6 Nisan 2023 Perşembe

GEÇMİŞ HAYAT

 

Üçüncü Nükte

Bir iki Söz’de beyan ettiğimiz gibi, her insan geçmiş hayatını düşünse, kalbine ve lisanına ya “ah” veya “oh” gelir. Yani, ya teessüf eder, ya “Elhamdülillâh” der.

Teessüfü dedirten, eski zamanın lezaizinin zeval ve firakından neş’et eden manevî elemlerdir. Çünkü, zeval-i lezzet elemdir. Bazen muvakkat bir lezzet daimî elem verir. Düşünmek ise o elemi deşiyor, teessüf akıtıyor.

Eski hayatında geçirdiği muvakkat âlâmın zevalinden neş’et eden manevî ve daimî lezzet, “Elhamdülillâh” dedirtir. Bu fıtrî hâletle beraber, musîbetlerin neticesi olan sevap ve mükâfat-ı uhreviye ve kısa ömrü musîbet vasıtasıyla uzun bir ömür hükmüne geçmesini düşünse, sabırdan ziyade, şükreder, “Elhamdülillahi alâ külli hâlin sive’l-küfri ve’d-dalâli” [Küfür ve dalâletin dışında her türlü hal için Allah’a hamd olsun. (Feyzü’l-Kadir, 1: 368, 662.)] demesi iktiza eder. Meşhur bir söz var ki, “Musîbet zamanı uzundur.” Evet, musîbet zamanı uzundur. Fakat örf-i nâsta zannedildiği gibi sıkıntılı olduğundan uzun değil, belki uzun bir ömür gibi hayatî neticeler verdiği için uzundur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder