Şimdi bulutlara bak!
Yağmurun şıpıltıları, manasız bir ses olmadığına ve şimşek ile gök gürlemesi, boş bir gürültü olmadığına kat'î delil ise hâlî bir boşlukta o acayibi icad etmek ve onlardan âb-ı hayat hükmündeki damlaları sağmak ve zemin yüzündeki muhtaç ve müştak zîhayatlara emzirmek, gösteriyor ki o şırıltı, o gürültü gayet manidar ve hikmettardır ki bir Rabb-i Kerîm'in emriyle, müştaklara o yağmur bağırıyor ki "Sizlere müjde, geliyoruz!" manasını ifade ederler. Şimdi göğe bak!
Gök içinde hadsiz ecramdan yalnız kamere dikkat et!
Onun hareketi, bir Kadîr-i Hakîm'in emriyle olduğu, ona müteallik ve yeryüzüne ait mühim hikmetlerdir ki başka yerde beyan ettiğimizden kısa kesiyoruz.
İşte ziyadan tut tâ kamere kadar saydığımız küllî unsurlar gayet geniş bir tarzda ve büyük bir mikyasta bir pencere açar.
Bir Vâcibü'l-vücud'un vahdetini ve kemal-i kudretini ve azamet-i saltanatını gösterir, ilan ederler.
İşte ey gafil!
Eğer bu gök gürlemesi gibi bu sadâyı susturabilirsen ve güneşin ışığı gibi parlak o ziyayı söndürebilirsen Allah'ı unut!
Yoksa aklını başına al!
سُبْحَانَ مَنْ تُسَبِّحُ لَهُ السَّمٰوَاتُ السَّبْعُ وَالْاَرْضُ وَمَنْ ف۪يهِنَّ de.
Sözler[Y] - 745
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder