15 Mart 2023 Çarşamba

ESKİ CHP SAİD NURSİ'Yİ NİÇİN SEVMEZDİ ?

 Bediüzzaman Said Nursi, CHP'lilere göre Cumhuriyet düşmanıydı, yobazdı, mürteciydi. Ona bu sıfatların yakıştırılması, biraz da kızgınlığın ve öfkenin ürünüydü. Çünkü Said Nursi, siyaseti hiç sevmemesine ve siyasetten hep uzak durmasına rağmen, 1950 seçimlerinde ve sonrasında da Demokrat Parti'yi desteklemişti.


CHP Genel Başkanı İsmet İnönü, ona 'Said-i Kürdi' diyordu. Oysa Said Nursi'nin CHP ile bir sorunu yoktu. Kırgınlığı, tek parti döneminde çok çile çektiği, sürgünden sürgüne, cezaevinden cezaevine gönderildiği içindi. Şahsına yapılan baskılardan da önemlisi, CHP’nin dine ve dindarlara yaptığı baskılardı.
Bediüzzaman, DP'nin iktidara gelmesi ve Celal Bayar'ın Cumhurbaşkanı seçilmesi üzerine Bayar'a ve Menderes’e bir kutlama telgrafı çekmiş, onlardan da teşekkür telgrafı almıştı. Ezan tekrar Arapça okunmaya başlandığı için, DP'ye, Cumhurbaşkanı Celal Bayar'a ve Başbakan Adnan Menderes'e özel bir sempatisi vardı.
Said Nursi, atılan bu adımı çok önemser, tarihi bir karar olarak memnuniyetini belirtir. Anadolu’nun bağrına saplanan, kalbine isabet eden ve manevi gücünü imhaya yönelik geçen döneme karşılık yeni hamlelerin devamını ister.
“Nasıl ezan-ı Muhammediyenin (a.s.m.) neşriyle Demokratlar on derece kuvvet bulduğu gibi, öyle de, Ayasofya'yı da beş yüz sene devam eden vaziyet-i kudsiyesine çevirmektir. Ve âlem-i İslâmda çok hüsn-ü tesir yapan ve bu vatan ahalisine âlem-i İslâmın hüsn-ü teveccühünü kazandıran, bu yirmi sene mahkemeler bir muzır cihetini bulamadıkları ve beş mahkeme de beraatine karar verdikleri Risale-i Nur'un resmen serbestiyetini dindar Demokratlar ilân etmelidirler. Tâ, bu yaraya bir merhem vurmalı. O vakit âlem-i İslâmın teveccühünü kazandıkları gibi, başkalarının zalimane kabahati da onlara yüklenmez fikrideyim. Dindar Demokratlar, hususan Adnan Menderes gibi zatların hatırları için, otuz beş seneden beri terk ettiğim siyasete bir iki gün baktım ve bunu yazdım.” (10)
Bu mektupta görüleceği üzere, Said Nursi Ayasofya’nın ibadete açılmasını ve Risale-i Nur eserlerinin resmen yayınlanmasını talep etmektedir. “Otuz beş seneden beri terk ettiğim siyaset”in dediği, aynı zamanda İttihat ve Terakki dönemi ile birlikte savaş yılları ve CHP dönemidir. Otuz beş yıl öncesinde Bediüzzaman Said Nursi, Ahrar Fırkasını mevcut şartlarda benimseyerek, hürriyet hareketlerini desteklemektedir. İttihat ve Terakki’nin müspet kanadını tasvip etmektedir. Ayrıca eleştiri ve uyarı hakkını da kullanmaktadır. Desteği ve tasvibi ilkeseldir. İkinci meşrutiyet döneminde bireyin iman ve hürriyet ihtiyacını merkeze koyan bir siyasi çerçeveyi belirleyen Said Nursi, otuz beş yıllık kesintiden sonra (1915-1950), aynı çizginin yeni versiyonu olarak DP’yi kendine yakın bulmaktadır. Bu anlamda Adnan Menderes’e dostane tavsiyelerde bulunmaktadır. (11)
Bediüzzaman’ın Menderes’e ve demokratlara mektuplar göndermesinin esas sebebi, onlara Kur’an’ın bazı “kanun-u esasilerini” hatırlatmaktı. Bu mektuplarında onları doğrudan şeriatı yürürlüğe koymaya çağırmıyordu. Fakat yeni kanunların bu temel prensipler doğrultusunda yapılmasını, yeni politikaların bu yolla belirlenmesini ve mevcut kanunların yine bu yolla uygulanmasını teklif ediyordu. (12)
Bediüzzaman’ın, Başvekil Adnan Menderese yazdığı mektuptaki isteklerden sadece Ezanı Muhammedi isteği tam manasıyla gerçekleşmiştir.
Risale-i Nurun neşri ise kısmen gerçekleşmiştir. Yani Üstadın isteği hükümetin bir dairesince resmen basılması idi. Bu istek maalesef bugüne kadar gerçekleşememiştir. Diğer istek ki, Ayasofya’nın ibadete açılması ise yine maalesef tahakkuk etmemiştir. 1980 yılında kısmen bir teşebbüs olmuşsa da daha sonra ihtilaller ve başka sebeblerden gündeme gelmemiştir. Halbuki bu şerefe nail olacak bir hükümet ebediyen Müslümanların gönlünde taht kuracak ve güçlerinden daha fazla güce kavuşacaklardır.

DP iktidara gelince devletin toplum üzerindeki baskısı yavaş yavaş azalmaya başladı. Partinin hürriyetçi yaklaşımları geniş toplum kesimlerinin bilhassa dini hayatında hissedilir ölçüde bir rahatlamaya neden oldu. Ezanın Türkçe okunmasına dair uygulamadan dönülmesi, Kur’an talimini hedef alan çalışmalardan vazgeçilmesi, DP'nin geniş toplum kesimleri tarafından kısa sürede benimsenmesini kolaylaştırdı.
Said Nursi, DP'yi bu hürriyetçi tutumundun dolayı destekledi. Hatta, CHP'nin iktidara gelmemesi için "Demokrat Partiyi, Kur'an, vatan ve İslamiyet namına muhafazaya⁹ çalışıyorum" diyordu.
Ayrıca DP'nin yanlış icraatlarını da yapıcı ikazlarla eleştiriyor, demokratik bir partinin taşıması gereken özelliklere dikkat çekiyordu. Bu bağlamda, gazetelerde okuduğu "Din propagandası yapan dindarların serbestiyet kanunu geri kalmış, fakat solcular hakkındaki kanunu ta'cil edip tasdik etmişler." şeklindeki bir haber üzerine, "Demokrat dindar milletvekillerine bir hakikatı ihtar" başlığı altında bir ikaz neşretmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder