11 Ağustos 2022 Perşembe

GENÇLİK NEREYE GİDİYOR ?

 Günümüz gençleri anne ve babalarının bilhassa ders çalışma ve başarılı olma konusunda ısrarcı ve baskıcı tavırlarından şikayetçiler. Anne babalar ise çocuklarının çalışma isteksizliğinden yani tembelliğinden şikayetçiler.

Anne ve babalar çocuklarına her türlü imkânı sağlamaya çalıştıklarını; kendileri ezilerek, yokluk ve sıkıntılar içerisinde büyüdüklerini; aynı sıkıntı ve yoklukları kendi çocuklarına yansıtmamak için büyük özveride bulunmalarına karşılık çocuklarından istedikleri başarıyı göremediklerini söylemektedirler.

Hatta bu konuda o kadar ileri gidip ‘saçını süpürge’ eden anneler var ki ‘aman çocuğum çalışma masasından kalkmasın’ diye yediğini içtiğini odasına taşımaktalar.

Bu durum bana Bediüzzaman Hazretlerinin yıllar önce hanımlar için yazdığı risalede yaptığı bir tespiti hatırlattı:

“Evet, bir valide veledini tehlikeden kurtarmak için hiçbir ücret istemeden ruhunu feda etmesi ve hakikî bir ihlâs ile vazife-i fıtriyesi itibarıyla kendini evlâdına kurban etmesi gösteriyor ki, hanımlarda gayet yüksek bir kahramanlık var. Bu kahramanlığın inkişafı ile hem hayat-ı dünyeviyesini, hem hayat-ı ebediyesini onunla kurtarabilir. Fakat bazı fena cereyanlarla, o kuvvetli ve kıymettar seciye inkişaf etmez. Veyahut sû-i istimal edilir. Yüzer nümunelerinden bir küçük numunesi şudur:

O şefkatli valide, çocuğunun hayat-ı dünyeviyede tehlikeye girmemesi, istifade ve fayda görmesi için her fedakârlığı nazara alır, onu öyle terbiye eder. “Oğlum paşa olsun” diye bütün malını verir, hafız mektebinden alır, Avrupa’ya gönderir. Fakat o çocuğun hayat-ı ebediyesi tehlikeye girdiğini düşünmüyor. Ve dünya hapsinden kurtarmaya çalışıyor; Cehennem hapsine düşmemesini nazara almıyor. Fıtrî şefkatin tam zıddı olarak, o mâsum çocuğunu, âhirette şefaatçi olmak lâzım gelirken dâvâcı ediyor. O çocuk, “Niçin benim imanımı takviye etmeden bu helâketime sebebiyet verdin?” diye şekvâ edecek. Dünyada da, terbiye-i İslâmiyeyi tam almadığı için, validesinin harika şefkatinin hakkına karşı lâyıkıyla mukabele edemez, belki de çok kusur eder.” (Lemalar, 24. Lema, Hanımlar Rehberi).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder