Japonlar son derece sade basit ve mütevazi yaşayan insanlardır.
Evlerini mobilya ile, eşya ile dolduranlar Japonlara göre ruhen tekâmül edememiş, hayatın mânâsını anlayamamış, zavallı kimselerdir. Böyleleriyle, “Evini mezat salonuna çevirmiş zavallı” diye eğlenirler. Bir insanın gösteriş için eşyanın esiri olması ne kadar acıdır.
Vaktiyle Japon ekonomisinin darboğazdan geçtiği, iç borçlar ve dış borçlar gırtlağa ulaştığı sırada, zamanın başbakanı meclisi toplar. Kürsüye çıkar, durumu açık açık ve tehlikeleri ile anlatır. Son olarak da tarihe mal olacak şu beyanda bulunur: “Şu andan itibaren, Allah şahidim olsun ki, Japonların iç ve dış borçları son kuruşuna kadar ödenmeden, pirinçten başka birşey yemeyeceğim, şu üstümdeki elbiseden başka elbise giymeyeceğim.”
Evet, böyle der ve dediklerini de yapar. En üstten en alta bir israftan kaçınma kampanyası açılır. Japonya bütün borçlarını öder. Bu durum, toplumun bütün kesimlerini, tek istisna olmadan kapsama alanına alır.
Bir de ülkemize bakınız; yöneticilerin, toplumdan israftan kaçınmayı ve iktisada riayeti istemeye yüzleri bile yok. Zira kendileri boğazlarına kadar israfa batmışlardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder