İstişare ve danışma, hayatın her alanında vazgeçemeyeceğimiz bir İslâmî davranış kültürü ve farz bir emirdir.
Şüphesiz, evli erkek ve kadının, baba ve annenin, karı ve kocanın her konuda birbirlerine danışmaları hem aralarındaki sevgiyi ve güveni her defasında yeniden tesis edecektir, hem birbirlerine karşı saygıyı her zaman ayakta ve diri tutacaktır, hem çocuklarına örnek teşkil edecektir, hem çevreye uyum mesajları verecektir, hem toplum barışına örnek bir aile olarak katkı sağlayacaktır, hem de gerek anneyi, gerekse babayı olası yanlışlardan, muhtemel hatalardan ve günahlardan koruyacaktır. Her iki taraf için de istişare, isabetli ve sıhhati karar almalarında önemli bir mihenk oluşturacaktır.
Hatadan uzak olan Allahü Zülcelâl hazretleri istişâre ederse, hatâ ile mâlûl insan oğlunun istişâreden kaçması ve “ben bilirim!” havasına girmesi akıl ile, insaf ile, vicdan ile, iz’an ile, hikmet ile, irfân ile, maslahat ile izah edilebilir mi?
Keza, halk arasında dolaşmakta olan, “Kadınla istişare edilmez!”, “Kadının dediği yapılmaz!”, “Kadına danışın, fakat söylediklerinin aksini yapın!” türü sözler ve söylemler bir sosyal din olan İslâm dînine ait sözler değildir. İslâmiyet bu tür söylemleri kabul etmez. Bunlar anlamsız ve boş sözlerden ibarettir.
Bizim eşsiz örneğimiz Peygamber Efendimiz (asm) mübarek ve pak hanımlarına danışırdı. İşte bir örnek:
Hicretin 6. senesinde, Peygamber Efendimiz (asm) Kâbe’yi tavaf etmek umuduyla sahabelerle birlikte Medine’den Mekke’ye hareket etmişlerdi. Fakat müşrikler Kâbe’yi tavaflarına izin vermeyince Hudeybiye’de, görünüşte ağır şartları da kabul etmiş olarak, müşriklerle barış anlaşması yaptılar. Sahabeler ağır bir anlaşma yapılarak Kâbe’yi tavaftan o yıl vazgeçilmesini İslâm’ın izzeti ile bağdaştıramamışlar, bunu bir yenilgi saymışlar ve buna razı olmamışlardı. Peygamber Efendimiz (asm) sahabelere:
“Kalkınız, kurbanlıklarınızı kesip başlarınızı tıraş ediniz!” buyurdu.
Fakat emir sahabeleri harekete geçirmedi. Peygamber Efendimiz (asm) emri üç defa tekrarladı. Sahabeler, yine cevap vermediler.
Sahabelerden kimsenin kalkmadığını gören Allah Resulü (asm) dönüp muhtereme ve pak hanımı, validemiz, Hazret-i Ümmü Seleme’nin (ra) yanına vardı. Onunla istişare etti.
“Ey Ümmü Seleme!” dedi. “Nedir bu halkın tutumu? Onlara kurbanlıklarınızı kesiniz! Başınızı tıraş ediniz diye tekrar tekrar söylüyorum! Fakat hiçbiri emrime icabet etmiyor!” buyurdu.
Muhtereme hanımı Ümmü Seleme (ra) şöyle dedi:
“Yâ Resûlallah! Bu işi yapmak istiyor musunuz? O halde şimdi hemen dışarı çıkınız! Siz, kurbanlık develerinizi kesinceye ve berbere tıraş oluncaya kadar sahabelerden hiç kimse ile konuşmayınız! Siz, kurbanınızı keser ve tıraş olursanız onlar da öyle yapar!”6
Muhtereme hanımı ile görüş alış verişinde bulunduktan sonra Peygamber Efendimiz (asm) dışarı çıktı. Hiç kimseyle konuşmadan ihramını giydi, kurbanlık develerini kesti ve berberi çağırıp tıraş oldu. Bunu gören sahabeler de kurbanlık develerini kestiler ve başlarını tıraş ettiler.7
Dipnotlar:
1. Bakara Sûresi: 30
2. İşârâtü’l-İ’câz, s. 251
3. Bakara Sûresi: 32
4. Şûrâ Sûresi: 38
5. Âl-i İmrân Sûresi: 159
6. Buhârî, 3/182
7. Peygamberimizin Hayatı, 2/138
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder