9 Eylül 2021 Perşembe

DEMİREL VE DEMOKRAT DÜŞMANLIĞI

 Demirel veya Demokratlık Düşmanlığı

Demokrat Düşmanlarının En belirgin ortak niteliği Demirel Düşmanlığıdır.

Şu Demirel aleyhtarlığının en önemli nedenini bilmediklerinden benim gibi zaman zaman şaşkınlığa düşenlerle, bazı düşüncelerimi paylaşmak istiyorum.

Önce dinsizliklerinden, koministliklerinden, masonluklarından ve dahi ahlâksızlıklarından zerre kadar şüphe etmeyeceğiniz Vatan, Gözcü, Hürriyet ve Milliyet gibi gazetelerin arşivlerine girdiğinizde, sözkonusu gazetelerin Demirel aleyhindeki en küçük bir dedikoduyu ciddî ciddî değerlendirdiklerini ve manşet yaptıklarını görüyorsunuz. Bu cephenin solcu ve mason olduğunu kabul ederek sesimizi çıkarmıyoruz.

Sağa geçiyoruz. Evvelâ merhum Erbakan´ın müritlerinin dem ve damarlarına enjekte ettiği bir Demirel düşmanlığı var ki, onulmaz bir illet halini almıştır. Namustan, terbiyeden, ahlâktan ve mantıktan yoksun bu Demirel karşıtlığının maalesef bazı şeyhler ve dinî liderlerle de destek bulduğunu da çok üzülerek beyan edeyim. En büyük mahkemede bu iftira ve tezvir dolu duruşmaları bizler seyretmek istemesek de, Adalet-i İlâhiyenin tecellisini görmek isteyenler, mutlaka seyretmek isteyeceklerdir.

Irkçı milliyetçilerdeki Demirel düşmanlığını da anlıyorum. Önlerinde ki ırkçı hedeflerine bir engel gördüler. Demirel´in 1970´li yıllarda sola karşı bu gurubu desteklemesi, onlardaki düşmanlığı maalesef gideremedi.

Bir de sofî milliyetçiler var ki, sormayın gitsin. Geçen günkü Bugün Gazetesinin Demirel´e saldırışı Vatan ´dan geri kalmıyordu. Hemen hemen hepsi Demirel´in imkânlarıyla okumuş ve  O´nun yardımıyla iş bulmuş bu gurubun Demirel düşmanlığı ancak onların Demokrasiden gelen korkularıyla anlayabiliyorum. Demokrasi gelecek statüler, tezgâhlar zarar görecek… Öyle değil mi?

Ben bazen sağdaki ve bilhassa dindar yelpazedeki Demirel düşmanlığının onlardaki dengeyi de yerle bir ettiğini görüyorum. Meselâ Demirel bir defasında Mozart´ı Mardin´de dinledi diye, söylenmedik laf bırakmadılar. Neymiş Avrupa müziği bize dinletmişmiş veya sanatını alkışlamış mış… Çankaya´nın yeni sakini dindar Kayserili hemşerim´in o tepede sanat, ilim ve edebiyat adamlarına kurduğu rakı sofralarına tık yok… Atatürk´ü hortlatma çabasına din adına Demirel düşmanlığı yapanlar sus pus. Bence din bu körlüğü kabul etmez. Bir başka anekdot size… Demirel Orta Asya ile yakın ilgileniyordu. Türkî Cumhurbaşkanları tatillerini bizde geçirirler ve hastalandıklarında bizde tedavi olurlardı. Avrupalıları tedirgin etmemek  ve onları  da demokrasiye alıştırmak istiyordu. Bunun için Avrupa değerlerini Orta Asya´ya taşımaktan bahsetmişti. Vay sen misin bunu diyen… Ne din, ne iman kalmamıştı… Kanundan korkmasalardı hainliğini paçavralarında ilân edeceklerdi. Fakat Tayyip Efendi, müslüman Araplara laiklik nutukları atar ve Türkiye´nin dinsiz laikliğini ihraç etmeye çalışır, yine bizim sağdaki çoğu dindarlar dut yemiş bülbüle dönerler… Bence bunlar dindarlığa da, insanlığa da sığmayan şeylerdir.

Zaman Gurubunun Medyasındaki Demirel düşmanlığı biraz da kan davasına benziyor. Kökleri belki de İsmet Paşa zamanlarına kadar uzayacak. Gerçi cemaatin menfaatine uygun bazı maslahatçılık dönemlerine rastlıyoruz. Meselâ 1979´lu yıllar… Ve yine Süleyman Bey´in Cumhurbaşkanı iken Yurtdışındaki okullara büyük yardımlarından dolayı bizzat Hoca´nın ellerinden takdir ödülleri alması gibi… Fakat Demirel düşmanlığı bu gurubun medyasında klinik bir vakıadır. Bu düşmanlığı ille de Turgut Özal sevgisiyle açıklamak mümkün olmamalı. Nitekim Turgut Özal´da Demirel´in müsteşarıydı. Kanaatimce, derin yerlerdeki derin anlaşmalar Demirel düşmalığını netice veriyor. Demirel düşmanlığı olmadan Derin yerlerle anlaşamazsınız. Çünkü Dermirel Türkiye´yi, Türkiye´nin menfaatlerini, Türkiye demokrasisini ve Kemalizme kök söktürmüş demoratlığı temsil ediyor. Belki de bir anda Türkiye´yi siyasî olarak en güzel temsil edecek şahsiyet semboldür, Demirel.

Siyaset ve Mücadele tarihinde bazı isimler davalara sembol olmuş… Bunlarda vurgu isimden önce davayadır. Meselâ: Leh Walesa Polonya´da hürriyetin semboldür. Onun özel hayatı, becerileri, eksi ve artıları Polonya medyasını pek ilgilendirmez. Demirel de Türkiye´de demokrasinin sembölü olmuş. Geçimini Atatürkçülükle, ırkçılıkla, dinsizlikle ve demokrasi dışı tezgahlarla kazananların Demirel´e karşı olmamaları, elbetteki eşyanın tabiatına aykırıdır. Bu arada kanat önderlerinin peşine cahillikle takılmış, düşünce olarak çağın gerisinde kalmış iyi niyetli kalabalıkların kumandalı Demirel düşmanlığı da epey yekün tutuyor.

Benim iddiam  şu:

Dünyada Demirel kadar demokrasi mücadelesi vermiş. Başarılı olarak ülkesine hizmet etmiş ve tüm karşı ataklara rağmen ümit ve gayretini yitirmemiş bir siyasetçi günümüzde yoktur. Hem bilge, hem pratikçi, hem siyaset hafızasına sahip, hem dinî değerlerine bağlı ve vatan sevgisiyle dolu ikinci bir siyasetçi ismini vereni tebrik edeceğim.

Fakat, Demirel kadar mağdur, Demirel kadar ihanetlere maruz ve Demirel kadar Türk Medyasının aleyhinde yazdığı bir politikacı ismi istiyorum… Buyrun…

NUREDDİN KUTAN

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder