ŞEYH ŞAMİL VE MEVLÂNÂ HALİD, Şeyh Şamil Mekke’de Arafat ve tavaf sonrası hac görevini tamamladıktan sonra yüreğinin yıllardır yanan yangınını söndürecek Medine’ye hareket etti. Tahterevalinin üstünde uzun ve yorucu bir yolculuk yapar. Ömrünü O’nun (asm) Sünnet-i Seniyyesini yaymak için uğraştığı ve bu uğurda ölümü göze aldığı, sevgili, muhterem, mübarek Peygamberi; iki cihan Efendisi Hz. Muhammed’in (asm) huzur-u şeriflerine gitmek için, nurlu Medine’ye yaklaşınca içinde kopan fırtınalar her geçen saniye daha da şiddetlendi. Medine görününce heyecanlandı ve toprağa kapanarak hocası ve şeyhi Mevlânâ Hâlid-i Bağdadînin yazdığı Şiir gözyaşları içinde ağzından döküldü:
“Server-i âlem sana âşık olup da yanarım
Her nerede olsam, o güzel cemalin ararım.
Kabı-kavseyn” tahtının sultanı Sen, ben hiçim
Misafirinim demeği saygısızlık sayarım.
Her şey cihanda, senin şerefine yaratıldı.
Rahmetin bana da yağsa o an olur baharım.
İyilik kaynağısın, dermanlar deryasısın
Bir damla lütfen bana, derde devasız kaldım.”
Medine’ye varınca Medine muhafızı ve Şeyhülislâmı Hafız Paşa, Medine eşrafı ve kalabalık seyitler gurubu onu karşıladı. Şeyh Şamil’e Ahmedür Rufai ailesine ait binanın en güzel odası hazırlandı ve ona çok özel bir misafir muamelesi gösterildi. Medine’ye geldiği ikinci gününde Uhud, Hendek ve Taif’i ziyaret etti ve o günleri yaşıyormuş gibi bir haleti ruhiye içine girdi. Şeyh Şamil ruhen ve bedenen hazır duruma gelince Hz. Peygamber’in (asm) kabrine yöneldi ve kabrine yaklaşınca heyecandan gözünden sel gibi gözyaşı akmaya başladı. İçindeki hasret ve aşk o kadar büyüdü ki Hz. Resulullah’ın (asm) kabrine kadar sürünerek gitti. Medine muhafızı Hafız Paşa, Seyyidler ve hacılar, Şeyh Şamil’in bu halini izlerken gözyaşlarını tutamadı. Şeyh Şamil yüreği ve bütün duyguları ile Hz. Resullah’ın (asm) kabrinin kıble tarafına geçip, mübarek ayakucunda; “Essalâtüves-selâmü aleyke ya Resulullah! Essalâtüves-selâmü aleyke ya Habîballah! Essalâtü ves-selâmü aleyke ya Seyyid-el Evvelin vel” dedi. Birden Hz. Resulullah’ın (asm) mukabele ile şereflenince eridi, küçüldü ve bir su damlası gibi ufacık oldu. Ruhu yükselirken gözlerinden gül kokulu sevinç gözyaşları döküldü. Mukabeleyi duyan şahitler, kulaktan kulağa söylendi ve bu rivayet günümüze kadar geldi. Şeyh Şamil böylece huzuru Peygamberde (asm) uzun bir müddet duâ edip gözyaşı döktü.
Hz. Peygamberin (asm) neslinden olup dünya yüzündeki bütün şerif ve seyitlerin reisi ve en yaşlısı olan bir zat Şeyh Şamil’in Medine’ye gelişini duydu. Bu zat son yıllarını hasta yatağında geçirmiş ve hiçbir yere çıkmaz durumdaydı. Şeyh Şamil’in Medine’ye geldiğini duyunca ondan beklenmeyen bir gayretle yataktan kalktı ve Şeyh Şamil’in ziyaretine gitmek istediğini söyledi. Çocukları ve hizmetindekiler koluna girerek onu Şeyh Şamil’in misafir kaldığı yere götürürler. Yaşlı zat Şeyh Şamil’i görür görmez gözyaşlarını tutamaz ve yere çökerek ağlamaya başlar. Şeyh Şamil hemen yanına gider ve yaşlı zatı omzundan öper. Onu göğsüne dayayarak ayağa kaldırır. Yaşlı adam gözyaşlarını siler ve Şeyh Şamil’e: “Dün gece rüyamda Hz. Muhammed’i (asm) gördüm. Bana ya nakibim orada en büyüğünüz ve muhterem misafiriniz Şamil’dir. Ona hürmette ve hizmette kusur etmeyiniz!” dedi. Bunun için seni görmeye geldim ki Medineliler misafirlerinin kim olduğunu daha iyi anlamış olsunlar. Şeyh Şamil, Medine’ye geldikten bir süre sonra hastalanır ve Sultan Abdülaziz’e, Rus Çar’ında rehin bıraktığı çocuklarının kurtarılmasını ve onlara sahip çıkması için bir mektup yazdı.
Şeyh Şamil, 74 yaşında 4 Şubat 1871 yılında Medine de vefat etti. Cennet-ül Bakiye Kabristanı’nda, Peygamberimizin (asm) hanımlarının bulunduğu yerin hemen yanında küçük bir tepeciğin üstüne defnedilir.
Dipnotlar:
1- Şeyh Şamil-Ziya Şakir -Akıl Fikir Yayınları-2011.
2- Dağıstan Aslanı-Tarık Mümtaz Göztepe-Sebil Yayınları.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder