HÜSN-Ü ZAN İYİMSERLİKTİR
İyimserlikten kastımız kötülüğü sezmemek ve şer ve şeytanlığı fark etmemek demek olan ve halk arasında saflık da denilen “kör iyimserlik” değildir. Şüphesiz bir miktar kuvve-i vahime, yani vesvese, yani şüphecilik, yani muhatabımızın yanlış yapabileceği vehmi, yani adem-i itimat lazımdır. Fakat bu da abartılı olmamalıdır.
Bediüzzaman Hazretleri lüzumlu iyimserliği dört kelimeyle açıklıyor: Hüsn-ü niyet, hüsn-ü zan, hüsn-ü haslet ve hüsn-ü fikir. Yani iyi niyetli, iyi zanlı, iyi hasletli ve iyi fikirli olmalıyız.
Dolayısıyla dünyayı bize manevî bir cehennem eden başkası değil, kendi nefs-i emaremiz ve kendi kötülüğümüzdür. Herkesten iyilik bulmamıza vesile olan da kendi hüsn-ü niyetimiz, hüsn-ü zannımız, hüsn-ü hasletimiz ve hüsn-ü fikrimizdir.3
ALLAH’A HÜSN-Ü ZAN ETMELİYİZ
Halka ve hayata hüsn-ü zanla bakmanın bir fazilet olduğu anlaşıldığına göre, sonsuz irade, yüksek takdir, büyük tensip ve sınırsız tasarruf sahibi bulunan Allah’a hüsn-ü zanla bakmanın artık farz bir emir olduğu anlaşılmış olur.
Nitekim Kur’ân buyuruyor ki: “Sana ne iyilik gelirse Allah’tandır. Sana ne kötülük gelirse kendindendir.”4
Allah’a hüsn-ü zanla bakmanın manası şudur: Allah sınırsız iyilik ve merhamet sahibidir. Kalbimizden geçen duayı işitir, umudu bilir, hüsn-ü zannı makbul sayar ve iyimserliğimize olumlu karşılık verir. Bizimle hüsn-ü zannımıza göre muamele eder.
Yani O bize kötülük yapmaz. Başımıza gelen musibetler Allah’ın bize kötülükleri değil; ya Allah’ın rahmet habercileri, ya da kendi günahımızın kefaretleridir. Zorda ve darda kalsak Allah bize yardım eder. Dua etsek duamıza cevap verir veya hikmeti iktiza ederse duamızı kabul eder. Pişman olsak bizi affeder. Tövbe etsek tövbemizi kabul eder ve günahımızı siler. Bağışlama istesek bizi bağışlar.
Ne istersek Allah katında onu buluruz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder