5 Nisan 2021 Pazartesi

BEN DEĞİL BİZ OLMA ZAMANI


Şimdi ben, biz olmak zorundadır. Risale-i Nur’un hayatımıza küllî olarak yansıması ve mâkes bulması için önce bu sırra ulaşmamız gerekiyor. Çünkü bu dâvâda artık şahıs yok, şahısların ferdî imtiyazı da yok, anlıyoruz. Bütün haseneler şahs-ı mânevînin ve bütün seyyieler ise şahıslarındır. “Ben ümmî ve kalemsiz olduğum için, sizin kalemleriniz benim kalemim sayılır” diyen bir Üstad’a muhatabız artık. Hâlbûki Üstadımız bütün bütün kalemsiz değildi. Ancak kendisini ümmî telâkkî ediyor ve kardeşlerinin meziyetleri ile iftihar ediyor. Onların çalışmalarının şahs-ı mânevî havuzuna dâhil olduğunu söylüyor. “Evet, bahtiyar odur ki, kevser-i Kur’ânîden süzülen tatlı, büyük bir havuzu kazanmak için, bir buz parçası nev’indeki şahsiyetini ve enâniyetini o havuz içine atıp eritendir.”

Öyleyse asrın sahibine kulak vermek ve şahs-ı mânevîyeye itimad etmek, şahs-ı mânevîyeye zarar verecek haletlerden kaçınmak en önemli vazifelerimizden birisi olması gerekiyor. Çünkü Bediüzzaman’ın en önemli tavsiyesi şudur: ”Aziz kardeşlerim! Evvel âhir tavsiyemiz, tesanüdünüzü muhafaza; enâniyet, benlik, rekabetten tahaffuz ve itidal-i dem ve ihtiyattır.”



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder