7 Şubat 2020 Cuma

KADER MESELESİ

Kesb-i şer, şerdir; halk-ı şer, şer değildir.
Nasıl ki pek çok mesalihi tazammun eden bir yağmurdan zarar gören tembel bir adam diyemez: "Yağmur rahmet değil." Evet, halk ve icadda bir şerr-i cüz'î ile beraber hayr-ı kesîr vardır.
Bir şerr-i cüz'î için hayr-ı kesîri terk etmek, şerr-i kesîr olur.
Onun için o şerr-i cüz'î, hayır hükmüne geçer.
İcad-ı İlahîde şer ve çirkinlik yoktur.
Belki abdin kesbine ve istidadına aittir.
   Hem nasıl kader-i İlahî, netice ve meyveler itibarıyla şerden ve çirkinlikten münezzehtir.
Öyle de illet ve sebep itibarıyla dahi zulümden ve kubuhtan mukaddestir.
Çünkü kader, hakiki illetlere bakar, adalet eder.
İnsanlar, zahirî gördükleri illetlere hükümlerini bina eder, kaderin aynı adaletinde zulme düşerler.
Mesela, hâkim seni sirkatle mahkûm edip hapsetti.
Halbuki sen sârık değilsin.
Fakat kimse bilmez gizli bir katlin var.
İşte kader-i İlahî dahi seni o hapisle mahkûm etmiş.
Fakat kader, o gizli katlin için mahkûm edip adalet etmiş.
Hâkim ise sen ondan masum olduğun sirkate binaen mahkûm ettiği için zulmetmiştir.

(Yirmialtıncı Söz/1.Mebhas)
Sözler[Y] - 516

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder