| ||
| ||
Bu yazımızda tahripten bahsedeceğiz. “Ne Batıyı tanıyoruz, ne Doğuyu... En az tanıdığımızsa kendimiziz. Biz Müslümanlığından, doğululuğundan, Türklüğünden utanan, tarihinden utanan, dilinden şuursuz bir yığın haline geldik” diyor Cemil Meriç. “Bir nesli nasıl mahvettiler?” diye cesurane soruyor ve bu tahribin nasıl yapıldığını bol örnekle açıklıyor Osman Yüksel Serdengeçti.
Evet, Serdengeçti’den bahsedeceğiz. “Bir kahraman bekliyoruz” diye Üstad’a şiir yazan İslâm dâvâsının Serdengeçti’sinden, Üstad’dan “Bir oğlum olsaydı adını Serdengeçti kordum’ iltifatına mazhar olan Osman Yüksel’den bahsedeceğiz. “Bir Nesli Nasıl Mahvettiler?” Bir neslin nasıl mahvedildiğini anlatan bu eser, Osman Yüksel’in en çok ilgi toplayan eseridir. Kitapta, Hilal Hasreti, Radyo Konuşmaları, Ayasofya, Mevlânâ ve Mehmed Âkif başlığı altında çok sayıda yazı vardır. 173 sayfadan oluşan eserde, Osman Yüksel’in yazdığı bir de önsöz yer almaktadır. Bir Nesli Nasıl Mahvettiler? Osman Yüksel’in bütün eserlerinin 3. kitabıdır. Türk Edebiyatı Vakfı tarafından yayınlanmıştır. Bu kitapta geçen bazı can alıcı bölümler de şöyledir: “Bir vatandaş bir adam yaralar. Cezası: Yıllarca hapis yatmaktır. Bir insan, bir zümre bir nesli mahveder, bir milleti öldürür. Cezası: Yıllarca saltanat sürmektir.” “Ana bizim mektebe gâvurlar geldi. Şapkalı şapkalı adamlar: Babamı öldüren herifler. Anan, ‘Onlar senin muallimlerin oğlum’ dediyse de bir türlü inanamıyordun. ‘Şapkaları var anacağım, şapkaları var’ diyordun” “Sen istemeye istemeye, çekine çekine mektebe devam ediyordun. Bir gün muallim bey, size dönerek ‘Çocuklar Allah var mı söyleyin bakayım?’ dedi. Çocuklar şimdiye kadar duymadıkları düşünmedikleri bu sual karşısında şaşkına döndüler. Belki de korkularından ses çıkaramadılar. Fakat sen duramadın! ‘Var’ diye bağırıvermiştin… Muallim bey güldü. ‘Böyle bir şey yok çocuklar. Bunlar kocakarı masalı, yalan…’ dedi” “Eski mektep-Yeni mektep müsameresi. Sen ömründe böyle pis pis geğiren, adeta geviş getiren hoca görmemiştin. Bunu nereden bulmuşlardı. Ne iğrenç adamdı bu. O günlerde kasabada Kur’ân-ı Kerîm’i yere atmışlar, yırtmışlar gibi dedikodular alıp yürüyordu. İhtiyarlar, ‘Allahım ne günlere kaldık’ diye hararetli konuşuyorlardı” Evet, bir neslin nasıl mahvedildiğinin örnekleriyle doludur bu kitap. Müsbet ilim, müsbet ilim diye tutturulan maneviyatı unutturulan çocukların halini görüyoruz. Hepimizin efsane sandığı öğretmenin, “çocuklar Allah’tan şeker isteyin bakalım, bir de benden isteyin” örneğinin nasıl Allah’ı inkâr etmeye kadar vardığının göstergesini görüyoruz. Derslere giren bütün muallimlerin hep bir ağızdan Allah’ı inkâr ve ehadiyeti çürütme çalışmaları… Serdengeçti’nin Üstad’a yazdığı mektubu okuyunca ve “Said Nursî yirminci asır karanlığını delerken!. “Çık nerdesin zuhur et, biz seni bekliyoruz... Yıllardır yollarında yorgun emekliyoruz! Musa ol! Hakk’a yüksel, tecelli et Tûr’a.. Zulmet yıkılsın gitsin, cihan gark olsun Nura!..” şiirini görünce tahrip ve tamiri daha iyi bir şekilde anlıyor insan. Unutulmamalıdır ki: “Biz, bizden evvelkilerin ekip biçtikleriyiz; bizden sonraki nesiller de bizim gayretimizin semeresi olacaklardır.” Hayırlı okumalar…
MEHMET TOSUN
|
21 Nisan 2014 Pazartesi
BİR NESLİN MAHVOLUŞU
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder