5 Ağustos 2025 Salı

TEBLİĞ BİZDEN TAKDİR ALLAH'DAN

    Ey sevaba hırslı ve a'mal-i uhreviyeye kanaatsız insan!

Bazı Peygamberler gelmişler ki, mahdud birkaç kişiden başka ittiba edenler olmadığı halde, yine o peygamberlik vazife-i kudsiyesinin hadsiz ücretini almışlar.

Demek hüner, kesret-i etba' ile değildir.

Belki hüner, rıza-yı İlahîyi kazanmakladır.

Sen neci oluyorsun ki, böyle hırs ile "Herkes beni dinlesin" diye vazifeni unutup, vazife-i İlahiyeye karışıyorsun?

Kabul ettirmek, senin etrafına halkı toplamak Cenab-ı Hakk'ın vazifesidir.

Vazifeni yap, Allah'ın vazifesine karışma.

Hem hak ve hakikatı dinleyen ve söyleyene sevab kazandıranlar, yalnız insanlar değildir.

Cenab-ı Hakk'ın zîşuur mahlukları ve ruhanîleri ve melaikeleri kâinatı doldurmuş, her tarafı şenlendirmişler.

Madem çok sevab istersin, ihlası esas tut ve yalnız rıza-yı İlahîyi düşün.

Tâ ki senin ağzından çıkan mübarek kelimelerin havadaki efradları; ihlas ile ve niyet-i sadıka ile hayatlansın, canlansın, hadsiz zîşuurun kulaklarına gidip onları nurlandırsın, sana da sevab kazandırsın.

Çünki meselâ sen "ELHAMDÜLİLLAH" dedin; bu kelâm, milyonlarla büyük küçük "ELHAMDÜLİLLAH" kelimeleri, havada izn-i İlahî ile yazılır.

Nakkaş-ı Hakîm abes ve israf yapmadığı için, o kesretli mübarek kelimeleri dinleyecek kadar hadsiz kulakları halketmiş.

Eğer ihlas ile, niyet-i sadıka ile o havadaki kelimeler hayatlansalar, lezzetli birer meyve gibi ruhanîlerin kulaklarına girer.

Eğer rıza-yı İlahî ve ihlas o havadaki kelimelere hayat vermezse, dinlenilmez; sevab da yalnız ağızdaki kelimeye münhasır kalır.

Seslerinin ziyade güzel olmadığından, dinleyenlerin azlığından sıkılan hâfızların kulakları çınlasın!..

Lemalar - 152

4 Ağustos 2025 Pazartesi

DUANIN DÖRDÜNCÜ ÇEŞİDİ

    Dördüncü nevi ki; en meşhurudur, bizim duamızdır.

Bu da iki kısımdır: Biri, fiilî ve halî; diğeri, kalbî ve kàlîdir.

Meselâ: Esbaba teşebbüs, bir dua-yı fiilîdir.

Esbabın içtimaı; müsebbebi icad etmek için değil, belki lisan-ı hal ile müsebbebi Cenab-ı Hak'tan istemek için bir vaziyet-i marziye almaktır.

Hattâ çift sürmek hazine-i rahmet kapısını çalmaktır.

Bu nevi dua-yı fiilî, Cevvad-ı Mutlak'ın isim ve unvanına müteveccih olduğundan, kabule mazhariyeti ekseriyet-i mutlakadır.

İkinci kısım; lisan ile, kalb ile dua etmektir.

Eli yetişmediği bir kısım metalibi istemektir.

Bunun en mühim ciheti, en güzel gayesi, en tatlı meyvesi şudur ki: "Dua eden adam anlar ki: Birisi var; onun hatırat-ı kalbini işitir, herşeye eli yetişir, her bir arzusunu yerine getirebilir, aczine merhamet eder, fakrına meded eder."

   İşte ey âciz insan ve ey fakir beşer!

Dua gibi hazine-i rahmetin anahtarı ve tükenmez bir kuvvetin medarı olan bir vesileyi elden bırakma, ona yapış, a'lâ-yı illiyyîn-i insaniyete çık.

Bir sultan gibi bütün kâinatın dualarını, kendi duan içine al.

Bir abd-i küllî ve bir vekil-i umumî gibi اِيَّاكَ نَسْتَع۪ينُ de.

Kâinatın güzel bir takvimi ol.

Sözler - 318

3 Ağustos 2025 Pazar

OKUMAYI EMREDEN DİNİN MENSUPLARI

 Niçin Okumuyoruz?

Günümüzde bilgiye ulaşmak hiç olmadığı kadar kolaylaşmışken, maalesef okuma alışkanlığımız giderek azalıyor. “Niçin okumuyoruz?” sorusu, sadece bireysel bir eksiklik değil; çağımızın karmaşık bir yansımasıdır. Bu yazıda, okumanın önündeki engelleri ve çözüm yollarını gönül gözüyle ele alacağız.


Zamanın Hızla Tüketilmesi

İş yoğunluğu, sosyal sorumluluklar, dijital dünyanın cezbediciliği derken, zaman hızla elimizden kayıp gidiyor. Kendimize ayırdığımız vakitler ise hızla azalıyor. Oysa her gün sadece on beş dakikamızı bir kitaba ayırmak, ruhumuza nefes aldırır, dünyamızı genişletir.


Motivasyon ve İlgi Eksikliği

Okumanın faydasını anlamak, okumaya karşı içten bir sevgi beslemek gerekir. Ancak çoğu zaman ne okuyacağımızı bilemeyiz; elimizdeki kitaplar ya bizi sarmayan ağır metinlerdir ya da ilgimizi çekmeyen konulardan oluşur. İlgi alanımıza uygun, canlı ve akıcı eserlerle dost olmak, okumaya dönüşür.


Alışkanlıkların Kırılması

Okuma, küçük yaşlarda kazanılması gereken bir alışkanlıktır. Ne yazık ki günümüzde çocuklarımızı erken yaşta ekranlara teslim ediyoruz. Oysa çocuklukta kurulmamış bu alışkanlık, büyüdükçe yerini başka eğlencelere bırakıyor. Okumak bir sevda, her gün küçük adımlarla beslenmesi gereken bir yoldur.


Teknolojinin Çekiciliği

Sosyal medya, oyunlar, hızlı ve kısa içerikler… Hepsi insanı kolayca sarar, sabırsızlaştırır. Kitap ise sabır ister, dikkat ister. Bu ikisi arasındaki mücadelede, okuma çoğu zaman geri planda kalır. Fakat teknolojiyi tamamen reddetmeden, onu dengeli kullanmak, okumayı hayatımızda yaşatmak mümkündür.


Okuma Kültürünün Zayıflığı

Okuma sevgisi aileden başlar, okulda desteklenir, toplumda büyür. Eğer evimizde, çevremizde kitaplara değer verilmezse, çocuklarımızda okuma alışkanlığı gelişmez. Toplum olarak okuma kültürünü canlandırmak, sevgiyle teşvik etmek boynumuzun borcudur.


Okumayı Sevmenin Yolları

Günün küçük dilimlerinde dahi okumaya zaman ayırın.

İlgi duyduğunuz konuları keşfedin, kendinize en yakın kitapları seçin.

Okuma ortamınızı rahat, sakin ve güzel hale getirin.

Kitapları paylaşın, kitap sohbetleri yapın, okuma gruplarına katılın.

Teknolojiyle dost olun; sesli kitap ve e-kitaplarla yeni yollar keşfedin.

Çocuklarınız için rol model olun; onların ilk öğretmeni sizsiniz.


Gönül Notu

“Okumamak, kendi dünyamızın sınırlarını çizmek demektir. Kitaplar ise o sınırları kaldıran, ufkumuzu genişleten anahtarlardır. Her gün bir sayfa açalım; ruhumuz o sayfalarda taze bir nefes alsın.”



OKUYUCULARA HİTAP

 Sevgili okuyucuya,

Eğitim, insanın kendini ve çevresini anlamlandırma yolculuğudur. Bu yolculukta aile, okul ve çevre; hem rehberimiz hem de pusulamız olur. Elinizdeki bu mütevazı yazılar, yıllarını eğitime, öğrenciye, aileye ve topluma adamış bir gönül insanının; yani bir öğretmenin kalbinden süzülen satırlarla hazırlandı.

Bir öğretmenin en büyük mirası, geride bıraktığı iyi bir izdir. İşte bu yazılar, o izlerin küçük bir toplamıdır. Aileden başlayarak okul sıralarına, oradan da toplumun geniş dairesine uzanan bu yazılar; hem bir hatırlatma, hem bir davet niteliği taşır:
“Gel, eğitimin kıymetini birlikte yeniden keşfedelim.”

Bu satırlar; anne babaya, öğretmene, öğrenciye ve her bireye bir çağrıdır. Çünkü eğitim, sadece bir dersin değil, bir hayatın adıdır.

Kalbinizle okuyun…
Yüreğinizde yer etmesi dileğiyle.

Rafet Özcan


EĞİTİM YAZILARI

 📘 Yazı Dizisinin Başlığı:

“Öğrenmenin Işığında: Hayat Boyu Gelişim”
veya
“Hayat Boyu Öğrenme: Akıldan Kalbe Yolculuk”

✅ Önerilen Yazı Dizisi Planı (8 Bölüm)

1. Bölüm: Öğrenmenin Fıtrî Gerçekliği

İnsanın öğrenmeye yaratılmış bir varlık olduğu

Merak, tefekkür ve aklın kullanımı

“İkra” ayetiyle başlayan vahiyde öğrenmenin vurgusu

2. Bölüm: Kur’an ve Sünnet Işığında İlmin Değeri

Kur’an’daki “ilim” kavramı

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) öğrenmeye teşviki

Sahabe örnekleri: Hz. Ali, Hz. Ebû Hureyre

3. Bölüm: Bediüzzaman’ın Eğitim Anlayışı

Risale-i Nur’da öğrenmenin anlamı

Kalp-akıl dengesinde eğitim

“Manevî terakki ilimle olur” anlayışı

4. Bölüm: Hayat Boyu Öğrenmenin Gerekliliği

Teknoloji ve bilgi çağında öğrenmenin sürekli hale gelişi

yüzyıl becerileri ve değişen dünya

Öğrenmenin yaşı yoktur: “Her yaşta bir ilim…”

5. Bölüm: Ailede ve Toplumda Öğrenme Kültürü

Aile ortamında öğrenmeyi desteklemek

Anne-babanın eğitici rolü

Toplumda örnek birey olmanın öğrenmeyle ilişkisi

6. Bölüm: Öğrenmenin Manevî Boyutu

İlim ile amel, kalp ile akıl birlikteliği

İlim insanı Allah’a yaklaştırır mı?

Dua, tefekkür ve ilmin ahlâkı

7. Bölüm: Öğrenme Engel Tanımaz

Engelli bireyler, yaşlılar ve öğrenme motivasyonu

Hz. Abdullah bin Ümmü Mektum örneği

Modern dünyada fırsat eşitliği

8. Bölüm: Öğrenmeyi Hayata Taşımak

Bilgiyi davranışa dönüştürmek

Hayat boyu öğrenme için pratik öneriler

Son söz: “Öğrenmek sadece bilmek değil, yaşamaktır.”

HAYAT BOYU EĞİTİM

EĞİTİM YAZILARI

İşte yazı dizimizin 1. bölümü:

"Öğrenmenin Fıtrî Gerçekliği" başlıklı metni:


📖 1. Bölüm: Öğrenmenin Fıtrî Gerçekliği

İnsan, yaratılışı gereği öğrenmeye meyillidir. Doğduğu andan itibaren çevresini gözlemler, taklit eder, deneyimler yaşar ve bu süreçte öğrenir. Bu yönüyle öğrenme, insanın tabiatında vardır. Merak duygusu, aklın çalışması, hafızanın gelişimi ve vicdanın yönlendirmesi hep bu öğrenme serüveninin parçalarıdır.

Kur’ân-ı Kerîm’de ilk inen ayet “Oku!” emridir. Bu, insanın hayat yolculuğunda en temel azığının bilgi ve öğrenme olduğunu gösterir.

“Yaratan Rabbinin adıyla oku!”
(Alak Suresi, 1)

Bu ayet, sadece sesli bir okumaya değil; kainatı, insanı, hayatı ve hakikati anlama çabasına davettir. İnsan, bu dünyaya sadece yemek, içmek ve yaşlanmak için gelmemiştir. Bilmek, anlamak ve gelişmek için gönderilmiştir.

🧠 Akıl Öğrenmenin Anahtarıdır

İnsana verilen en büyük nimetlerden biri akıldır. Akıl, doğruyu yanlıştan ayırma gücüdür. Ancak bu güç ancak öğrenme ile gelişir. Bediüzzaman’ın ifadesiyle:

"İnsan bu dünyaya ilim ve dua vasıtasıyla tekemmül etmeye ve kemâlât kazanmaya gelmiştir."
(Sözler, 23. Söz)

Yani insanın yeryüzündeki yolculuğu, sadece fiziksel bir ilerleme değil, ruhen ve aklen terakki etme sürecidir. Öğrenme bu yolda yürümektir.

👶 Çocukta Merak, Büyükte Sorumluluktur

Bir çocuğun “Bu ne?”, “Neden?” soruları aslında fıtrî bir öğrenme çabasının göstergesidir. Bu merak doğru yönlendirilirse, hayat boyu sürecek bir öğrenme alışkanlığına dönüşür. Ebeveynin, öğretmenin ve toplumun görevi, bu içten gelen öğrenme kıvılcımını söndürmeden büyütmektir.


🌿 Gönül Notu:

“Öğrenmek, insan ruhunun tabiî nefesidir. Nefes almayan beden yaşayamayacağı gibi, öğrenmeyen bir gönül de karanlıkta kalır.”


İşte yazı dizimizin 2. bölümü: “Kur’an ve Sünnet Işığında İlmin Değeri” başlıklı yazısı:


📖 2. Bölüm: Kur’an ve Sünnet Işığında İlmin Değeri

İslam dini, ilme ve öğrenmeye büyük önem vermiştir. Kur’ân-ı Kerîm’in ilk emri “Oku!” şeklinde başlaması, bu değerin açık ve güçlü bir göstergesidir. Rabbimiz insanı yeryüzünde halife olarak yaratmış, ona akıl ve irade vermiş, doğru yolu bulması için de peygamberler göndermiştir. Bu ilâhî sistemin temeli ise ilimdir.

📜 Kur’an’da İlmin Yüceltilmesi

Kur’an’da “bilmek, düşünmek, akletmek, anlamak” gibi kavramlar defalarca geçer. Bu kavramlar, öğrenmenin ve bilgiye ulaşmanın önemini ortaya koyar. Kur’an, bilenle bilmeyeni açıkça ayırır:

“De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”
(Zümer Suresi, 9)

Bu ayet, bilgi sahibi olanların Allah katında daha kıymetli olduğunu ve hayatı daha doğru okuyabileceklerini belirtir. İlmi, insanı yücelten bir erdem olarak sunar.

🌟 Sünnet’te İlmin Değeri

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), hayatı boyunca ilme teşvik etmiş, okuma ve yazmayı özendirmiş, cehaleti en büyük düşman olarak görmüştür. Onun sözleri, Müslümanlar için rehber niteliğindedir:

“İlim talep etmek her Müslümana farzdır.”
(İbn Mâce, Mukaddime, 17)

Bu hadis, kadın-erkek, genç-yaşlı her Müslümanın ilimle uğraşmasının bir sorumluluk olduğunu ortaya koyar. Öğrenme sadece bir ayrıcalık değil, aynı zamanda bir ibadettir.

Başka bir hadisinde ise şöyle buyurmuştur:

“Kim ilim öğrenmek için bir yola girerse, Allah ona cennete giden yolu kolaylaştırır.”
(Müslim, Zikir, 38)

Bu söz, öğrenmenin manevi bir yönünün de olduğunu ve hakikat arayışının Allah katında değerli kabul edildiğini gösterir.

📚 Sahabe Örnekleri

Sahabe arasında en çok hadis rivayet edenlerden biri olan Hz. Ebû Hureyre (r.a.), Peygamberimiz'den öğrendiği ilimleri hayatı boyunca insanlara aktarmıştır. Hz. Ali (r.a.) ise ilmiyle, hikmetiyle ve adaletiyle Müslümanlar arasında “ilim şehri”nin kapısı olmuştur. Bu örnekler, ilmin sadece sözde kalmadığını; yaşam tarzına dönüştüğünü gösterir.


🌿 Gönül Notu:

“Kur’an okumak, sadece harfleri değil; kainatı, insanı ve hakikati okumaktır. İlmiyle yaşayan insan, hem dünyasını hem ahiretini aydınlatır.”


İşte yazı dizimizin 3. bölümü: “Bediüzzaman’ın Eğitim Anlayışı” başlıklı yazısı:


📖 3. Bölüm: Bediüzzaman’ın Eğitim Anlayışı

Bediüzzaman Said Nursî, eğitim ve öğrenmeye dair derin ve bütüncül bir bakış açısına sahiptir. Onun nazarında eğitim, sadece bilgi aktarımı değil; insanın ruhunu, aklını ve kalbini birlikte geliştiren manevî bir terbiye sürecidir. Bilgiyi hakikatle buluşturan, ilmi ahlakla tamamlayan bir anlayış ortaya koyar.

🧭 Eğitimde Üç Temel: Akıl – Kalp – Ruh

Bediüzzaman’a göre insanın üç yönü vardır: akıl, kalp ve ruh. Gerçek eğitim ise bu üç yönün birlikte eğitilmesidir. Sadece aklı bilgiyle doldurmak yetmez; kalbin imanı, ruhun terbiyesi de gereklidir.

“Marifet, yalnız ilim ile değildir. Belki hakikî marifet, ilim ile beraber olur bir nur. O nur ise, imanın neticesidir.”
(Lem’alar, 26. Lem’a)

Bu yaklaşım, kuru bilgiye değil; imanla yoğrulmuş ilme değer verir. Modern eğitimde sıkça eksik kalan “ahlâkî boyut”, Bediüzzaman’ın eğitim anlayışında merkezde yer alır.

🕌 Medrese – Mektep – Tekke Üçlemesi

Bediüzzaman, Doğu Anadolu’da eğitimin geri kalmasının nedenlerini araştırırken bir çözüm önerisi sunmuştur. Medrese, mektep ve tekke sistemlerini bir araya getiren "Medresetü’z-Zehra" projesiyle eğitimde dengeyi hedeflemiştir:

Mektep: Fen bilimleri ve modern bilgi

Medrese: Dini ilimler ve aklî deliller

Tekke: Ahlâk ve maneviyat eğitimi

Bu üç unsurun birlikte çalıştığı bir eğitim modeli, hem zihni hem kalbi doyuran bir öğrenme iklimi sunar.

🧠 Gerçek İlim Nedir?

Bediüzzaman’a göre gerçek ilim; insanı Cenab-ı Hakk’a yaklaştıran, kâinattaki düzeni ve hikmeti gösteren ilimdir. Onun ifadesiyle:

“Fen ve felsefe, hikmet-i Kur’âniyeye hizmet ettikçe nurdur. Aksi takdirde dalalettir.”
(Sözler, 19. Söz)

Yani öğrenilen her şey, Allah’ı tanımaya ve kulluğu derinleştirmeye hizmet ederse kıymetlidir. Aksi hâlde kuru bir bilgi yığını olmaktan öteye geçemez.


🌿 Gönül Notu:

“Bilgi, kalpten uzaksa yorar; kalple buluşursa huzur verir. Bediüzzaman’ın eğitime kattığı ruh, sadece öğrenmek değil, anlamaktır.”


İşte yazı dizimizin 4. bölümü: “Hayat Boyu Öğrenmenin Gerekliliği” başlıklı bölümü:


📖 4. Bölüm: Hayat Boyu Öğrenmenin Gerekliliği

Öğrenme, sadece gençliğe özgü bir süreç değildir. İnsan her yaşta öğrenebilir ve öğrenmelidir. Çünkü hayat boyunca karşılaşılan her yeni durum, bireyden yeni bilgiler, yeni beceriler ve yeni bakış açıları talep eder. Bu da öğrenmenin sürekliliğini zorunlu kılar.

🕰️ Değişen Dünyada Sabit Kalmak Mümkün Değil

Bilgi ve teknoloji baş döndürücü bir hızla ilerliyor. Birkaç yıl öncesinin doğruları bugün geçerliliğini yitirebiliyor. Eski yöntemlerle bugünün sorunlarına çözüm üretmek zorlaşıyor. Bu nedenle değişime ayak uydurmanın anahtarı, sürekli öğrenmektir.

Bediüzzaman Said Nursî bu hakikati şöyle ifade eder:

“Zaman ihtiyarladıkça, Kur’ân gençleşiyor.”
(Sözler, 25. Söz)

Bu söz, zamanla değişen şartlara karşı Kur’an’dan sürekli taze bilgiler, rehberlikler çıkabileceğini ve ilmin bitmeyen bir kaynak olduğunu gösterir.

📚 Her Yaşta Öğrenme Mümkün

Toplumda hâlâ yaygın olan bir yanlış düşünce vardır: “Benim artık öğrenecek hâlim mi kaldı?” Oysa öğrenmenin yaşı yoktur. Bir çocuğun “ilk kez” konuşmayı öğrenmesi ne kadar kıymetliyse, bir büyüğün yeni bir duayı, kavramı veya beceriyi öğrenmesi de aynı derecede değerlidir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyurur:

“İki günü eşit olan ziyandadır.”
(Beyhakî, Şuabü’l-İman)

Bu söz, her gün yeni bir şey öğrenmenin, gelişmenin, kendini yenilemenin Müslümanca bir tavır olduğunu gösterir.

🧠 Beyin Kullanıldıkça Genç Kalır

Bilimsel araştırmalar da göstermiştir ki, beyin kullanıldıkça güçlenir. Yeni bilgiler öğrenmek, yeni beceriler kazanmak beyin hücrelerini canlandırır, zihinsel durgunluğu azaltır. Hayat boyu öğrenen insanlar daha üretken, daha sağlıklı ve daha huzurlu olurlar.


🌿 Gönül Notu:

“Öğrenmeyi bırakan, yaşamayı durdurur. Her yeni bilgi, ruhumuza açılan taze bir penceredir.”


İşte yazı dizimizin 5. bölümü: “Ailede ve Toplumda Öğrenme Kültürü” başlıklı yazısı:


📖 5. Bölüm: Ailede ve Toplumda Öğrenme Kültürü

Öğrenme, bireysel bir çabanın ötesinde, toplumsal bir atmosferde gelişir. Bu atmosferin en güçlü çekirdeği ise ailedir. Ailede başlayan öğrenme alışkanlığı, bireyin hayat boyu sürecek öğrenme yolculuğunu şekillendirir. Öğrenmenin sevdirildiği evlerde, düşüncenin filiz verdiği toplumlarda ilerleme kaçınılmazdır.

👨‍👩‍👧‍👦 Aile, İlk Eğitim Ocağıdır

Bir çocuk ilk sözlerini annesinden, ilk davranışlarını babasından öğrenir. Anne-baba neyle meşgulse, çocuk da ona yönelir. Eğer evde kitap okunuyorsa, soru soruluyorsa, merak teşvik ediliyorsa, çocuk da doğal olarak öğrenmeye açık bir birey olur.

Bediüzzaman bu konuda şöyle der:

“Ailedeki terbiye, milletin ruhudur.”

Bu ifade, öğrenmenin ve eğitimin sadece okullarda değil; evin içinde, gündelik hayatın içinde de şekillendiğini ortaya koyar.

🏫 Okul ve Aile Birlikte Hareket Etmelidir

Eğitim sadece okulda öğretmenlerin görevi değildir. Okul ve aile iş birliği içinde çalışmalıdır. Aksi hâlde çocuk okulda öğrendiğini evde çürütebilir, evde öğrendiğini okulda sorgulatabilir. Öğrenme kültürü ancak tutarlı bir eğitim iklimiyle inşa edilir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurur:

“Hepiniz çobansınız ve hepiniz sürünüzden sorumlusunuz.”
(Buhârî, Ahkâm, 1)

Anne baba, sadece geçimden değil, evlatlarının zihinsel ve manevî gelişiminden de sorumludur. Çocuklarını ilme, araştırmaya, ahlâka ve hakikate yönlendirmek, en kıymetli mirastır.

🧱 Toplumsal Öğrenme Kültürü

Toplumun genelinde öğrenmeye değer verilmediği bir ortamda bireyler de zamanla öğrenmeye ilgisiz hale gelir. Bu nedenle camide, kahvede, iş yerinde, komşulukta öğrenmeye açık bir iklimin oluşması gerekir. Her birey öğrendiğini paylaşmalı, bilgiyi saklayan değil, yayan bir bilinç taşımalıdır.


🌿 Gönül Notu:

“Ailede öğrenme bir tohumdur, toplumda çiçek açar. Bilgiyle beslenen evler, ışıkla dolan sokaklara dönüşür.”


İşte yazı dizimizin 6. bölümü: “Öğrenmenin Manevî Boyutu” başlıklı bölümü:


📖 6. Bölüm: Öğrenmenin Manevî Boyutu

Öğrenme yalnızca bilgi biriktirme süreci değildir; insanın ruhunu olgunlaştırma, kalbini besleme, ahlâkını güzelleştirme yolculuğudur. Gerçek manada öğrenme, kişiyi Allah’a daha yakın kılmalı, hakikat arayışında derinleştirmelidir.

İlim, insanın Rabbini daha iyi tanıması, yaratılış amacını kavraması ve ahiret yolculuğuna hazırlanması için bir araçtır. Bu yönüyle öğrenme, sadece zihinsel değil, manevî bir ibadettir.

🕌 İlmin Hedefi: Marifetullah

Kur’ân-ı Kerîm’de pek çok ayet, öğrenmenin insanı iman ve tefekküre ulaştırması gerektiğini vurgular:

“Allah’tan kulları içinde ancak âlimler (gerçek anlamda) korkar.”
(Fâtır Suresi, 28)

Bu ayette “ilim”, sadece bilgi sahibi olmak değil; Allah’ı tanımaya ve O’ndan hakkıyla sakınmaya vesile olan bir derinliktir. Gerçek alim, bilgisinin ağırlığını taşıyandır.

📿 Peygamberimiz (s.a.v.) ve Manevî Eğitim

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), ilmin amelle birleşmesini isterdi. Çünkü ilim, eğer kalbe ulaşmazsa, nefsin kibirli bir oyuncağı haline gelir. Nitekim buyurmuştur:

“Allah’ım! Fayda vermeyen ilimden sana sığınırım.”
(Müslim, Zikir, 73)

Bu dua, öğrenmenin amacını berrak şekilde gösterir: Sadece bilmek değil, bilineni yaşamak…

🕯️ Bediüzzaman’ın Tespiti

Bediüzzaman, ilmin manevî boyutuna özel önem verir. Onun eserlerinde sıkça geçen “marifet”, “imanî ilim”, “tefekkür” gibi kavramlar; bilginin kalple buluştuğu noktaları gösterir:

“İman ilim ile olur; ilim de marifetle kıymet bulur. İlim, Allah için olursa nurdur; nefis için olursa gururdur.”

Bu bakış açısına göre ilim, insanı kibrin değil, kulluğun eşiğine götürmelidir. Kalpsiz bilgi, ne insanı aydınlatır ne de toplumu.

🔄 İlmin Amelle Bütünleşmesi

Öğrenilen bir hakikatin hayata yansımaması, manevî açıdan bir eksikliktir. Öğrenmek, sadece zihni genişletmek değil; niyeti, ahlâkı ve davranışı da dönüştürmektir. Gerçek bir öğrenen, hem Rabbine karşı sorumlu, hem insanlara karşı faydalı biridir.


🌿 Gönül Notu:

“İlim, kalbe inmeyince yük olur; kalple buluşunca nur olur. Öğrenmek; başla değil, gönülle olur.”


İşte yazı dizimizin 7. bölümü: “Öğrenme Engel Tanımaz” başlıklı yazısı:


📖 7. Bölüm: Öğrenme Engel Tanımaz

Öğrenmek, sadece belirli bir yaşa, fiziksel güce ya da özel imkânlara bağlı bir ayrıcalık değildir. Gerçek anlamda öğrenmek isteyen için engel yoktur. Yaşlılık, yoksulluk, engellilik ya da zor şartlar — hiçbirisi öğrenme azmine karşı duramaz. Tarih ve hayat, bu gerçeği ispatlayan örneklerle doludur.

🧓 Yaşlılık Öğrenmeye Engel Değildir

“Artık geç kaldım” sözü, öğrenmenin önündeki en büyük zihinsel duvardır. Oysa her yaşta öğrenilen bilgi, hem bireyin gelişimine katkı sağlar hem de çevresine ilham olur. Yaş ilerledikçe tecrübe artar; öğrenme bu tecrübeyle birleştiğinde bilgelik doğar.

“İki günü eşit olan ziyandadır.”
(Hadis-i şerif, Beyhakî, Şuabü’l-İman)

Bu hadis, sürekli gelişim ve yenilenmenin bir iman sorumluluğu olduğunu hatırlatır.

♿ Engeller Kalbe Değil, Bedene Aittir

Engelli bireylerin ilim yolunda verdikleri mücadeleler, tüm insanlığa örnektir. Bedensel bir eksiklik, zihinsel ve ruhsal gelişimin önüne geçemez. Azim ve sabır, en büyük öğreticidir.

Kur’an’da görme engelli sahabî Hz. Abdullah bin Ümmü Mektum’a büyük değer verilmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.), onun azmini övmüş, ezan okumasını ve Medine’de yerine vekalet etmesini istemiştir.

Bu örnek, engelin Allah katında asla bir eksiklik olmadığını açıkça gösterir.

📚 İmkânsızlık Bahanesi Değildir

Nice âlim, yoksulluk içinde, mum ışığında, tahta kalemle öğrenmiş; kimi öğrenciler soğuk odalarda, kimi dağ yollarında bilgiye ulaşmaya çalışmıştır. Önemli olan öğrenme aşkıdır. İmkanlar değil, niyet ve gayret belirleyicidir.

Bediüzzaman şöyle der:

“İnsan çalışmakla kemâl bulur; himmetle terakki eder.”

Bu söz, öğrenmenin bir kader olmadığını; bir irade ve gayret meselesi olduğunu gösterir. Her insan, hangi şartta olursa olsun öğrenmeye açık olabilir.


🌿 Gönül Notu:

“Engel, bedenin değil; niyetin önündeyse gerçek engeldir. Kalbi açık olanın önünde, hiçbir kapı kapalı kalmaz.”

İşte yazı dizimizin son bölümü olan 8. bölüm: “Öğrenmeyi Hayata Taşımak” başlıklı yazı:


📖 8. Bölüm: Öğrenmeyi Hayata Taşımak

Öğrenmek, sadece bilgi sahibi olmak için değil; yaşamayı güzelleştirmek, davranışları dönüştürmek ve başkalarına fayda sağlamak içindir. Bilgi, uygulamaya geçmediğinde zihinde yüklü bir eşyadan ibaret kalır. Gerçek öğrenme, hayatla bütünleşendir.

🧭 Bilgiyi Yaşamak

İlimle amel etmek, İslam’ın temel prensiplerindendir. Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in hayatı, öğrendiğini yaşayan bir örnek şahsiyettir. O, sadece öğreten değil; her davranışıyla ilmin nasıl yaşanacağını gösteren en büyük muallimdir.

“En hayırlınız, Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir.”
(Buhârî, Fedâilu’l-Kur’ân, 21)

Bu hadis, öğrenmenin kendisinden ibaret olmadığını, başkalarına aktarma sorumluluğunu da beraberinde getirdiğini hatırlatır.

🔄 Bilgiyi Davranışa Dönüştürmek

Öğrendiğimiz bir duayı okumuyorsak, bir hakikati hayatımıza taşımıyorsak, bir bilgiyi başkalarıyla paylaşmıyorsak; öğrenme tam manasıyla tamamlanmamış demektir.

Bediüzzaman, bu konuda şöyle der:

“İlim bir nurdur. O nur, vicdanla birleşirse kemale erer.”

Yani ilim ancak kalple, vicdanla ve amel ile tamamlanır. Bilgi; ahlâk, tevazu ve fayda ile anlam kazanır.

🧩 Günlük Hayatta Uygulama

Öğrendiğimiz bir hadisle davranışımızı güzelleştirebiliriz.

Yeni bir duayı ezberleyip namazlarımıza katabiliriz.

Kitapta öğrendiğimiz bir bilgiyi çocuklarımızla paylaşabiliriz.

Bir tecrübeyi başkasına faydalı olacak şekilde aktarabiliriz.

Unutmayalım ki, hayata yansımayan bilgi kalpte kök salmaz.


🌿 Gönül Notu:

“Bilgi, kalbe dokunmuyorsa eksiktir. Öğrenmenin en güzel şekli, öğrendiğini yaşamaktır.”