31 Ağustos 2025 Pazar

İMANI YENİLEMEYE NEDEN İHTİYAÇ VAR ?

 Dördüncü Mes'ele 

جَدِّدُوا ا۪يمَانَكُمْ بِلَٓا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ

ın hikmetini soruyorsunuz.

Onun hikmeti, çok Sözlerde zikredilmiştir.

Bir sırr-ı hikmeti şudur ki: İnsanın hem şahsı, hem âlemi her zaman teceddüd ettikleri için, her zaman tecdid-i imana muhtaçtır.

Zira insanın herbir ferdinin manen çok efradı var.

Ömrünün seneleri adedince, belki günleri adedince, belki saatleri adedince birer ferd-i âher sayılır.

Çünki zaman altına girdiği için o ferd-i vâhid bir model hükmüne geçer, her gün bir ferd-i âher şeklini giyer.

   Hem insanda bu taaddüd ve teceddüd olduğu gibi, tavattun ettiği âlem dahi seyyardır.

O gider, başkası yerine gelir, daima tenevvü' ediyor; her gün başka bir âlem kapısını açıyor.

İman ise hem o şahıstaki her ferdin nur-u hayatıdır, hem girdiği âlemin ziyasıdır.

Lâ ilahe illallah ise, o nuru açar bir anahtardır.

   Hem insanda madem nefs, heva ve vehim ve şeytan hükmediyorlar, çok vakit imanını rencide etmek için gafletinden istifade ederek çok hileleri ederler, şübhe ve vesveselerle iman nurunu kaparlar.

Hem zahir-i şeriata muhalif düşen ve hattâ bazı imamlar nazarında küfür derecesinde tesir eden kelimat ve harekât eksik olmuyor.

Onun için her vakit, her saat, her gün tecdid-i imana bir ihtiyaç vardır.

Mektubat - 332

İNSAN ÇOK ZALİM,ÇOK CAHİL

    Cenab-ı Hak kemal-i kudretiyle nasıl bir tek şeyden çok şeyleri yapıyor, çok vazifeleri gördürüyor, bir sahifede bin kitabı yazıyor.

Öyle de insanı, pek çok enva' yerinde bir nev'-i câmi' halketmiş.

Yani, bütün enva'-ı hayvanatın muhtelif derecatı kadar, bir tek nev' olan insan ile, o vezaifi gördürmek irade etmiş ki; insanların kuvalarına ve hissiyatlarına fıtraten bir had bırakmamış; fıtrî bir kayıd koymamış, serbest bırakmış.

Sair hayvanatın kuvaları ve hissiyatları mahduddur, fıtrî bir kayıd altındadır.

Halbuki insanın her kuvası, hadsiz bir mesafede cevelan eder gibi, gayr-ı mütenahî canibine gider.

Çünki insan, Hâlık-ı Kâinat'ın esmasının nihayetsiz tecellilerine bir âyine olduğu için, kuvalarına nihayetsiz bir istidad verilmiş.

Meselâ insan hırs ile, bütün dünya ona verilse هَلْ مِنْ مَز۪يدٍ diyecek.

Hem hodgâmlığıyla, kendi menfaatine binler adamın zararını kabul eder.

Ve hâkeza...

Ahlâk-ı seyyiede hadsiz derecede inkişafları olduğu ve Nemrudlar ve Firavunlar derecesine kadar gittikleri ve sîga-i mübalağa ile zalûm olduğu gibi, ahlâk-ı hasenede dahi hadsiz bir terakkiyata mazhar olur, enbiya ve sıddıkîn derecesine terakki eder.

   Hem insan -hayvanların aksine olarak- hayata lâzım herşey'e karşı cahildir, herşey'i öğrenmeye mecburdur.

Hadsiz eşyaya muhtaç olduğu için, sîga-i mübalağa ile cehûldür.

Hayvan ise, dünyaya geldiği vakit hem az şeylere muhtaç, hem muhtaç olduğu şeyleri bir-iki ayda belki bir-iki günde, bazan bir-iki saatte bütün şerait-i hayatını öğrenir.

Güya bir başka âlemde tekemmül etmiş, öyle gelmiş.

İnsan ise, bir-iki senede ancak ayağa kalkar, onbeş senede ancak menfaat ve zararı farkeder.

İşte cehûl mübalağası, buna da işaret eder.

Mektubat - 331

30 Ağustos 2025 Cumartesi

RAFET ÖZCAN

 👨‍👩‍👧‍👦 Rafet Özcan: Ailesine Rehberlik Eden Gönül Babası

🧔 Bir Baba Olarak Rafet Özcan

Rafet Özcan, yalnızca bir öğretmen, şair veya yönetici değil; aynı zamanda ailesine yön veren, kalbiyle yol çizen bir baba ve aile reisidir. Evlatlarının hem dünyasına hem ahiretine rehber olmaya çalışan; örnek davranışıyla, sabrı ve merhametiyle onlara ışık tutan bir şahsiyettir.

Şefkatli bir baba: Çocuklarına sadece maddi imkânlar değil, değer, dua ve güven bırakır.

Sözle değil hâl ile öğreten: Aile içinde ahlaki rehberlik yaparken; kırmadan, ezmeden, yumuşak ama kararlı bir duruş sergiler.

Eşiyle uyum içinde yürüyen: Evliliğini bir yol arkadaşlığı ve sabır seferberliği olarak görür.

“Ev, sadece barınılacak yer değil; dua edilen, sevgiyle yaşanılan bir sığınaktır” der.

📖 Aile Reisi Olarak İlke ve Değerleri

İstişare: Ailede her bireyin fikrine kıymet verir. Kararları ortak akıl ile alır.

Sabır: Karşılaştığı zorluklarda öfkeyle değil, tefekkürle yaklaşır.

Sorumluluk: Hem maddi hem manevi anlamda ailesinin yükünü severek taşır.

Dua: En büyük gücün kalpten edilen dua olduğuna inanır. Ailesine ettiği dualar yazılarında da hissedilir.

✍️ Kelimeleriyle Ailesine Dua Eden Bir Baba

Rafet Özcan’ın yazılarında ve şiirlerinde aile teması sık sık geçer. Bir baba olarak sadece koruyucu değil, aynı zamanda gönül inşa edici bir rol üstlenir. Çocuklarının gönlüne tohum eker, eşinin kalbine emek verir.

“Bir baba, evladına en güzel mirası; temiz bir isim, helal bir lokma ve güzel bir dua ile bırakır.”

🟢 Sonuç olarak:

Rafet Özcan, ailesine karşı duyduğu sorumluluğu; kalbiyle hisseden, aklıyla yöneten, duasıyla koruyan, kelimeleriyle güzelleştiren örnek bir baba ve aile reisidir.

Bu yazı;

Yapay Zeka tarafından düzenlenmiştir.

29 Ağustos 2025 Cuma

YARDIM ZEKAT NAMINA OLMALI

 Ey ehl-i kerem ve vicdan ve ey ehl-i sehavet ve ihsan!

   İhsanlar zekat namına olmazsa, üç zararı var.

Bazan da faidesiz gider.

Çünki Allah namına vermediğin için, manen minnet ediyorsun; bîçare fakiri minnet esareti altında bırakıyorsun.

Hem makbul olan duasından mahrum kalıyorsun.

Hem hakikaten Cenab-ı Hakk'ın malını ibadına vermek için bir tevziat memuru olduğun halde, kendini sahib-i mal zannedip bir küfran-ı nimet ediyorsun.

Eğer zekat namına versen; Cenab-ı Hak namına verdiğin için bir sevab kazanıyorsun, bir şükran-ı nimet gösteriyorsun.

O muhtaç adam dahi sana tabasbus etmeğe mecbur olmadığı için, izzet-i nefsi kırılmaz ve duası senin hakkında makbul olur.

Evet zekat kadar, belki daha ziyade nafile ve ihsan, yahut sair suretlerde verip riya ve şöhret gibi, minnet ve tezlil gibi zararları kazanmak nerede?

Zekat namına o iyilikleri yapıp, hem farzı eda etmek, hem sevabı, hem ihlası, hem makbul bir duayı kazanmak nerede?

Mektubat - 274

27 Ağustos 2025 Çarşamba

EĞİTİM YAZILARI

Yazı Dizisinin Başlığı

✅ Önerilen Yazı Dizisi Planı (8 Bölüm)

1. Bölüm: Öğrenmenin Fıtrî Gerçekliği

İnsanın öğrenmeye yaratılmış bir varlık olduğu

Merak, tefekkür ve aklın kullanımı

“İkra” ayetiyle başlayan vahiyde öğrenmenin vurgusu

2. Bölüm: Kur’an ve Sünnet Işığında İlmin Değeri

Kur’an’daki “ilim” kavramı

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) öğrenmeye teşviki

Sahabe örnekleri: Hz. Ali, Hz. Ebû Hureyre

3. Bölüm: Bediüzzaman’ın Eğitim Anlayışı

Risale-i Nur’da öğrenmenin anlamı

Kalp-akıl dengesinde eğitim

“Manevî terakki ilimle olur” anlayışı

4. Bölüm: Hayat Boyu Öğrenmenin Gerekliliği

Teknoloji ve bilgi çağında öğrenmenin sürekli hale gelişi

yüzyıl becerileri ve değişen dünya

Öğrenmenin yaşı yoktur: “Her yaşta bir ilim…”

5. Bölüm: Ailede ve Toplumda Öğrenme Kültürü

Aile ortamında öğrenmeyi desteklemek

Anne-babanın eğitici rolü

Toplumda örnek birey olmanın öğrenmeyle ilişkisi

6. Bölüm: Öğrenmenin Manevî Boyutu

İlim ile amel, kalp ile akıl birlikteliği

İlim insanı Allah’a yaklaştırır mı?

Dua, tefekkür ve ilmin ahlâkı

7. Bölüm: Öğrenme Engel Tanımaz

Engelli bireyler, yaşlılar ve öğrenme motivasyonu

Hz. Abdullah bin Ümmü Mektum örneği

Modern dünyada fırsat eşitliği

8. Bölüm: Öğrenmeyi Hayata Taşımak

Bilgiyi davranışa dönüştürmek

Hayat boyu öğrenme için pratik öneriler

Son söz: “Öğrenmek sadece bilmek değil, yaşamaktır.”

FITRİ EĞİTİM

 📖 1. Bölüm: Öğrenmenin Fıtrî Gerçekliği

İnsan, yaratılışı gereği öğrenmeye meyillidir. Doğduğu andan itibaren çevresini gözlemler, taklit eder, deneyimler yaşar ve bu süreçte öğrenir. Bu yönüyle öğrenme, insanın tabiatında vardır. Merak duygusu, aklın çalışması, hafızanın gelişimi ve vicdanın yönlendirmesi hep bu öğrenme serüveninin parçalarıdır.

Kur’ân-ı Kerîm’de ilk inen ayet “Oku!” emridir. Bu, insanın hayat yolculuğunda en temel azığının bilgi ve öğrenme olduğunu gösterir.

“Yaratan Rabbinin adıyla oku!”
(Alak Suresi, 1)

Bu ayet, sadece sesli bir okumaya değil; kainatı, insanı, hayatı ve hakikati anlama çabasına davettir. İnsan, bu dünyaya sadece yemek, içmek ve yaşlanmak için gelmemiştir. Bilmek, anlamak ve gelişmek için gönderilmiştir.

🧠 Akıl Öğrenmenin Anahtarıdır

İnsana verilen en büyük nimetlerden biri akıldır. Akıl, doğruyu yanlıştan ayırma gücüdür. Ancak bu güç ancak öğrenme ile gelişir. Bediüzzaman’ın ifadesiyle:

"İnsan bu dünyaya ilim ve dua vasıtasıyla tekemmül etmeye ve kemâlât kazanmaya gelmiştir."
(Sözler, 23. Söz)

Yani insanın yeryüzündeki yolculuğu, sadece fiziksel bir ilerleme değil, ruhen ve aklen terakki etme sürecidir. Öğrenme bu yolda yürümektir.

👶 Çocukta Merak, Büyükte Sorumluluktur

Bir çocuğun “Bu ne?”, “Neden?” soruları aslında fıtrî bir öğrenme çabasının göstergesidir. Bu merak doğru yönlendirilirse, hayat boyu sürecek bir öğrenme alışkanlığına dönüşür. Ebeveynin, öğretmenin ve toplumun görevi, bu içten gelen öğrenme kıvılcımını söndürmeden büyütmektir.

🌿 Gönül Notu:

“Öğrenmek, insan ruhunun tabiî nefesidir. Nefes almayan beden yaşayamayacağı gibi, öğrenmeyen bir gönül de karanlıkta kalır.”

2.Bölüm: Kur’an ve Sünnet Işığında İlmin Değeri

İslam dini, ilme ve öğrenmeye büyük önem vermiştir. Kur’ân-ı Kerîm’in ilk emri “Oku!” şeklinde başlaması, bu değerin açık ve güçlü bir göstergesidir. Rabbimiz insanı yeryüzünde halife olarak yaratmış, ona akıl ve irade vermiş, doğru yolu bulması için de peygamberler göndermiştir. Bu ilâhî sistemin temeli ise ilimdir.

📜 Kur’an’da İlmin Yüceltilmesi

Kur’an’da “bilmek, düşünmek, akletmek, anlamak” gibi kavramlar defalarca geçer. Bu kavramlar, öğrenmenin ve bilgiye ulaşmanın önemini ortaya koyar. Kur’an, bilenle bilmeyeni açıkça ayırır:

“De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?”
(Zümer Suresi, 9)

Bu ayet, bilgi sahibi olanların Allah katında daha kıymetli olduğunu ve hayatı daha doğru okuyabileceklerini belirtir. İlmi, insanı yücelten bir erdem olarak sunar.

🌟 Sünnet’te İlmin Değeri

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), hayatı boyunca ilme teşvik etmiş, okuma ve yazmayı özendirmiş, cehaleti en büyük düşman olarak görmüştür. Onun sözleri, Müslümanlar için rehber niteliğindedir:

“İlim talep etmek her Müslümana farzdır.”
(İbn Mâce, Mukaddime, 17)

Bu hadis, kadın-erkek, genç-yaşlı her Müslümanın ilimle uğraşmasının bir sorumluluk olduğunu ortaya koyar. Öğrenme sadece bir ayrıcalık değil, aynı zamanda bir ibadettir.

Başka bir hadisinde ise şöyle buyurmuştur:

“Kim ilim öğrenmek için bir yola girerse, Allah ona cennete giden yolu kolaylaştırır.”
(Müslim, Zikir, 38)

Bu söz, öğrenmenin manevi bir yönünün de olduğunu ve hakikat arayışının Allah katında değerli kabul edildiğini gösterir.

📚 Sahabe Örnekleri

Sahabe arasında en çok hadis rivayet edenlerden biri olan Hz. Ebû Hureyre (r.a.), Peygamberimiz'den öğrendiği ilimleri hayatı boyunca insanlara aktarmıştır. Hz. Ali (r.a.) ise ilmiyle, hikmetiyle ve adaletiyle Müslümanlar arasında “ilim şehri”nin kapısı olmuştur. Bu örnekler, ilmin sadece sözde kalmadığını; yaşam tarzına dönüştüğünü gösterir.

🌿 Gönül Notu:

“Kur’an okumak, sadece harfleri değil; kainatı, insanı ve hakikati okumaktır. İlmiyle yaşayan insan, hem dünyasını hem ahiretini aydınlatır.”



BEDİÜZZAMAN VE EĞTİM

 📖 3. Bölüm: Bediüzzaman’ın Eğitim Anlayışı

Bediüzzaman Said Nursî, eğitim ve öğrenmeye dair derin ve bütüncül bir bakış açısına sahiptir. Onun nazarında eğitim, sadece bilgi aktarımı değil; insanın ruhunu, aklını ve kalbini birlikte geliştiren manevî bir terbiye sürecidir. Bilgiyi hakikatle buluşturan, ilmi ahlakla tamamlayan bir anlayış ortaya koyar.

🧭 Eğitimde Üç Temel: Akıl – Kalp – Ruh

Bediüzzaman’a göre insanın üç yönü vardır: akıl, kalp ve ruh. Gerçek eğitim ise bu üç yönün birlikte eğitilmesidir. Sadece aklı bilgiyle doldurmak yetmez; kalbin imanı, ruhun terbiyesi de gereklidir.

“Marifet, yalnız ilim ile değildir. Belki hakikî marifet, ilim ile beraber olur bir nur. O nur ise, imanın neticesidir.”
(Lem’alar, 26. Lem’a)

Bu yaklaşım, kuru bilgiye değil; imanla yoğrulmuş ilme değer verir. Modern eğitimde sıkça eksik kalan “ahlâkî boyut”, Bediüzzaman’ın eğitim anlayışında merkezde yer alır.

🕌 Medrese – Mektep – Tekke Üçlemesi

Bediüzzaman, Doğu Anadolu’da eğitimin geri kalmasının nedenlerini araştırırken bir çözüm önerisi sunmuştur. Medrese, mektep ve tekke sistemlerini bir araya getiren "Medresetü’z-Zehra" projesiyle eğitimde dengeyi hedeflemiştir:

Mektep: Fen bilimleri ve modern bilgi

Medrese: Dini ilimler ve aklî deliller

Tekke: Ahlâk ve maneviyat eğitimi

Bu üç unsurun birlikte çalıştığı bir eğitim modeli, hem zihni hem kalbi doyuran bir öğrenme iklimi sunar.

🧠 Gerçek İlim Nedir?

Bediüzzaman’a göre gerçek ilim; insanı Cenab-ı Hakk’a yaklaştıran, kâinattaki düzeni ve hikmeti gösteren ilimdir. Onun ifadesiyle:

“Fen ve felsefe, hikmet-i Kur’âniyeye hizmet ettikçe nurdur. Aksi takdirde dalalettir.”
(Sözler, 19. Söz)

Yani öğrenilen her şey, Allah’ı tanımaya ve kulluğu derinleştirmeye hizmet ederse kıymetlidir. Aksi hâlde kuru bir bilgi yığını olmaktan öteye geçemez.


🌿 Gönül Notu:

“Bilgi, kalpten uzaksa yorar; kalple buluşursa huzur verir. Bediüzzaman’ın eğitime kattığı ruh, sadece öğrenmek değil, anlamaktır.”


İşte yazı dizimizin 4. bölümü: “Hayat Boyu Öğrenmenin Gerekliliği” başlıklı bölümü:


📖 4. Bölüm: Hayat Boyu Öğrenmenin Gerekliliği

Öğrenme, sadece gençliğe özgü bir süreç değildir. İnsan her yaşta öğrenebilir ve öğrenmelidir. Çünkü hayat boyunca karşılaşılan her yeni durum, bireyden yeni bilgiler, yeni beceriler ve yeni bakış açıları talep eder. Bu da öğrenmenin sürekliliğini zorunlu kılar.

🕰️ Değişen Dünyada Sabit Kalmak Mümkün Değil

Bilgi ve teknoloji baş döndürücü bir hızla ilerliyor. Birkaç yıl öncesinin doğruları bugün geçerliliğini yitirebiliyor. Eski yöntemlerle bugünün sorunlarına çözüm üretmek zorlaşıyor. Bu nedenle değişime ayak uydurmanın anahtarı, sürekli öğrenmektir.

Bediüzzaman Said Nursî bu hakikati şöyle ifade eder:

“Zaman ihtiyarladıkça, Kur’ân gençleşiyor.”
(Sözler, 25. Söz)

Bu söz, zamanla değişen şartlara karşı Kur’an’dan sürekli taze bilgiler, rehberlikler çıkabileceğini ve ilmin bitmeyen bir kaynak olduğunu gösterir.

📚 Her Yaşta Öğrenme Mümkün

Toplumda hâlâ yaygın olan bir yanlış düşünce vardır: “Benim artık öğrenecek hâlim mi kaldı?” Oysa öğrenmenin yaşı yoktur. Bir çocuğun “ilk kez” konuşmayı öğrenmesi ne kadar kıymetliyse, bir büyüğün yeni bir duayı, kavramı veya beceriyi öğrenmesi de aynı derecede değerlidir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) buyurur:

“İki günü eşit olan ziyandadır.”
(Beyhakî, Şuabü’l-İman)

Bu söz, her gün yeni bir şey öğrenmenin, gelişmenin, kendini yenilemenin Müslümanca bir tavır olduğunu gösterir.

🧠 Beyin Kullanıldıkça Genç Kalır

Bilimsel araştırmalar da göstermiştir ki, beyin kullanıldıkça güçlenir. Yeni bilgiler öğrenmek, yeni beceriler kazanmak beyin hücrelerini canlandırır, zihinsel durgunluğu azaltır. Hayat boyu öğrenen insanlar daha üretken, daha sağlıklı ve daha huzurlu olurlar.


🌿 Gönül Notu:

“Öğrenmeyi bırakan, yaşamayı durdurur. Her yeni bilgi, ruhumuza açılan taze bir penceredir.”



ÖĞRENME BİR KÜLTÜR İŞİ

 📖 5. Bölüm: Ailede ve Toplumda Öğrenme Kültürü

Öğrenme, bireysel bir çabanın ötesinde, toplumsal bir atmosferde gelişir. Bu atmosferin en güçlü çekirdeği ise ailedir. Ailede başlayan öğrenme alışkanlığı, bireyin hayat boyu sürecek öğrenme yolculuğunu şekillendirir. Öğrenmenin sevdirildiği evlerde, düşüncenin filiz verdiği toplumlarda ilerleme kaçınılmazdır.

👨‍👩‍👧‍👦 Aile, İlk Eğitim Ocağıdır

Bir çocuk ilk sözlerini annesinden, ilk davranışlarını babasından öğrenir. Anne-baba neyle meşgulse, çocuk da ona yönelir. Eğer evde kitap okunuyorsa, soru soruluyorsa, merak teşvik ediliyorsa, çocuk da doğal olarak öğrenmeye açık bir birey olur.

Bediüzzaman bu konuda şöyle der:

“Ailedeki terbiye, milletin ruhudur.”

Bu ifade, öğrenmenin ve eğitimin sadece okullarda değil; evin içinde, gündelik hayatın içinde de şekillendiğini ortaya koyar.

🏫 Okul ve Aile Birlikte Hareket Etmelidir

Eğitim sadece okulda öğretmenlerin görevi değildir. Okul ve aile iş birliği içinde çalışmalıdır. Aksi hâlde çocuk okulda öğrendiğini evde çürütebilir, evde öğrendiğini okulda sorgulatabilir. Öğrenme kültürü ancak tutarlı bir eğitim iklimiyle inşa edilir.

Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyurur:

“Hepiniz çobansınız ve hepiniz sürünüzden sorumlusunuz.”
(Buhârî, Ahkâm, 1)

Anne baba, sadece geçimden değil, evlatlarının zihinsel ve manevî gelişiminden de sorumludur. Çocuklarını ilme, araştırmaya, ahlâka ve hakikate yönlendirmek, en kıymetli mirastır.

🧱 Toplumsal Öğrenme Kültürü

Toplumun genelinde öğrenmeye değer verilmediği bir ortamda bireyler de zamanla öğrenmeye ilgisiz hale gelir. Bu nedenle camide, kahvede, iş yerinde, komşulukta öğrenmeye açık bir iklimin oluşması gerekir. Her birey öğrendiğini paylaşmalı, bilgiyi saklayan değil, yayan bir bilinç taşımalıdır.

🌿 Gönül Notu:

“Ailede öğrenme bir tohumdur, toplumda çiçek açar. Bilgiyle beslenen evler, ışıkla dolan sokaklara dönüşür.”

📖 6. Bölüm: Öğrenmenin Manevî Boyutu

Öğrenme yalnızca bilgi biriktirme süreci değildir; insanın ruhunu olgunlaştırma, kalbini besleme, ahlâkını güzelleştirme yolculuğudur. Gerçek manada öğrenme, kişiyi Allah’a daha yakın kılmalı, hakikat arayışında derinleştirmelidir.

İlim, insanın Rabbini daha iyi tanıması, yaratılış amacını kavraması ve ahiret yolculuğuna hazırlanması için bir araçtır. Bu yönüyle öğrenme, sadece zihinsel değil, manevî bir ibadettir.

🕌 İlmin Hedefi: Marifetullah

Kur’ân-ı Kerîm’de pek çok ayet, öğrenmenin insanı iman ve tefekküre ulaştırması gerektiğini vurgular:

“Allah’tan kulları içinde ancak âlimler (gerçek anlamda) korkar.”
(Fâtır Suresi, 28)

Bu ayette “ilim”, sadece bilgi sahibi olmak değil; Allah’ı tanımaya ve O’ndan hakkıyla sakınmaya vesile olan bir derinliktir. Gerçek alim, bilgisinin ağırlığını taşıyandır.

📿 Peygamberimiz (s.a.v.) ve Manevî Eğitim

Peygamber Efendimiz (s.a.v.), ilmin amelle birleşmesini isterdi. Çünkü ilim, eğer kalbe ulaşmazsa, nefsin kibirli bir oyuncağı haline gelir. Nitekim buyurmuştur:

“Allah’ım! Fayda vermeyen ilimden sana sığınırım.”
(Müslim, Zikir, 73)

Bu dua, öğrenmenin amacını berrak şekilde gösterir: Sadece bilmek değil, bilineni yaşamak…

🕯️ Bediüzzaman’ın Tespiti

Bediüzzaman, ilmin manevî boyutuna özel önem verir. Onun eserlerinde sıkça geçen “marifet”, “imanî ilim”, “tefekkür” gibi kavramlar; bilginin kalple buluştuğu noktaları gösterir:

“İman ilim ile olur; ilim de marifetle kıymet bulur. İlim, Allah için olursa nurdur; nefis için olursa gururdur.”

Bu bakış açısına göre ilim, insanı kibrin değil, kulluğun eşiğine götürmelidir. Kalpsiz bilgi, ne insanı aydınlatır ne de toplumu.

🔄 İlmin Amelle Bütünleşmesi

Öğrenilen bir hakikatin hayata yansımaması, manevî açıdan bir eksikliktir. Öğrenmek, sadece zihni genişletmek değil; niyeti, ahlâkı ve davranışı da dönüştürmektir. Gerçek bir öğrenen, hem Rabbine karşı sorumlu, hem insanlara karşı faydalı biridir.

🌿 Gönül Notu:

“İlim, kalbe inmeyince yük olur; kalple buluşunca nur olur. Öğrenmek; başla değil, gönülle olur.”