14 Ocak 2025 Salı

RİSALE-İ NUR VE NURCULUK

  Bediüzzaman Hazretleri; “Cenâb-ı Hakk’a vâsıl olacak tarîkler pek çoktur. Bütün hak tarîkler Kur’ân’dan alınmıştır. Fakat tarîkatların bazısı, bazısından daha kısa, daha selâmetli, daha umumiyetli oluyor. O tarîkler içinde, kasır fehmimle Kur’ân’dan istifade ettiğim ‘acz ve fakr ve şefkat ve tefekkür’ tarîkıdır. Tarîkattan ziyade hakikattır, şeriattır. Yanlış anlaşılmasın: Acz ve fakr ve kusurunu, Cenâb-ı Hakk’a karşı görmek demektir. Yoksa onları yapmak veya halka göstermek demek değildir.

Şu kısa tarîkın evradı: İttiba-ı Sünnettir, feraizi işlemek, kebairi terk etmektir. Ve bilhassa namazı ta’dil-i erkân ile kılmak, namazın arkasındaki tesbihatı yapmaktır.” 

İnsana verilen aczden maksat, insanın haddini bilip Yaratıcısının sonsuz kudretini idrak etmesi ve O’na iltica etmesidir. Her daim O’na muhtaç olduğunun şuuruyla yaşamasıdır. Bu yüzdendir ki acz yolu, aşk yolundan daha tesirli ve daha selâmetlidir.

Fakr ise; insanın Rabbine karşı fakirliği ve muhtaçlığıdır. Fakr sayesinde, insan Rabbinin sonsuz zenginliğini ve Ehad ve Samed olduğunu, yani her şeyin O’ndan ve O’nun olduğunu ve her şeyin O’na muhtaç olduğunu ve O’nun hiçbir şeye muhtaç olmadığını anlar. Bütün kâinatın, her şeyin ve herkesin bütün ihtiyaçlarını karşılayan ve hacetlerini verenin Allah olduğunu bilir.

Acıyarak ve esirgeyerek sevme, içten ve karşılıksız merhamet, karşılık beklemeden yardım etmek manalarını taşıyan şefkat ise; Allah’ın rahmet ve hikmetinin bir cilvesi ve bir tezahürüdür. Bütün mahlûkattaki anne ve babaların yavrularına olan şefkatini tefekkür eden biri, Allah’ın sonsuz şefkatini idrak eder ve O’na müteveccih olur. İnsanlara karşı merhametli olur.

Tefekküre gelince; “tefekkür dahi, aşk gibi, belki daha zengin, daha parlak, daha geniş bir tarîktır ki, Hâkim ismine îsâl eder.” 

Allah’ı tanımanın en sağlam ve güzel yollarından birisi, eserden müessire gitmektir. Yani eserlerinden hareket ederek eser sahibini tanımaktır. Eserler üstündeki marifet parıltılarını düşünmek ve okumak tefekkür oluyor ki, “Tefekkür, Hâlık-ı Rahimin hâzır, nâzır olduğunu düşünüp, O’ndan başkasının teveccühünü aramamaktır.”

Alıntı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder