4 Mayıs 2024 Cumartesi

ŞERRİN YARATILMASI ŞER DEĞİL

 Kesb-i şer, şerdir; halk-ı şer, şer değildir.

Nasılki pekçok mesalihi tazammun eden bir yağmurdan zarar gören tenbel bir adam diyemez: "Yağmur rahmet değil." Evet halk ve icadda bir şerr-i cüz'î ile beraber hayr-ı kesîr vardır.

Bir şerr-i cüz'î için hayr-ı kesîri terketmek, şerr-i kesîr olur.

Onun için o şerr-i cüz'î, hayır hükmüne geçer.

İcad-ı İlahîde şer ve çirkinlik yoktur.

Belki, abdin kesbine ve istidadına aittir.

   Hem nasıl kader-i İlahî, netice ve meyveler itibariyle şerden ve çirkinlikten münezzehtir.

Öyle de: İllet ve sebeb itibariyle dahi, zulümden ve kubuhtan mukaddestir.

Çünki kader, hakikî illetlere bakar, adalet eder.

İnsanlar zahirî gördükleri illetlere, hükümlerini bina eder; kaderin aynı adaletinde zulme düşerler.

Meselâ: Hâkim seni sirkatle mahkûm edip hapsetti.

Halbuki sen sârık değilsin.

Fakat kimse bilmez gizli bir katlin var.

İşte kader-i İlahî dahi seni o hapisle mahkûm etmiş.

Fakat kader, o gizli katlin için mahkûm edip adalet etmiş.

Hâkim ise, sen ondan masum olduğun sirkate binaen mahkûm ettiği için zulmetmiştir.

İşte şey-i vâhidde iki cihetle kader ve icad-ı İlahînin adaleti ve insan kesbinin zulmü göründüğü gibi, başka şeyleri buna kıyas et.

Demek kader ve icad-ı İlahî; mebde' ve münteha, asıl ve fer', illet ve neticeler itibariyle şerden ve kubuhtan ve zulümden münezzehtir.

Sözler - 464

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder