Tevbe için en mühim adım, niyettir, kararlılıktır, pişmanlıktır, affedilmeyi cidden ummak ve istemektir, Allah’ın rızâsına tâlip olmaktır, bu amaca ulaşmak için harekete geçmektir, yöneliştir, Allah’a müteveccih olmaktır.
Çoğu insanın günah için hazır bir çevresi vardır. İnsan tek başına günahlarından ne kadar da pişmanlık duysa, bu çevreyi aşmadıkça pişmanlığını tövbeye ve istiğfara dönüştüremez. Çünkü çevresini inandırmak gibi bir mükellefiyetinin olduğunu zanneder. Oysa böyle bir mükellefiyeti yoktur. Bununla beraber çevresi de adamın gerçekten pişmanlığına inanmadığı gibi; “Sen ha!… İnanmam!…” gibi sözlerle kişi ile tövbesi arasında kocaman bir dağ oluşturabiliyor ve bu engelden kişinin aşabilmesi hemen hemen imkânsız hale gelebiliyor. Bu açıdan, Allah’tan (cc) günahlarının bağışlanmasını, tövbesinin kabûlünü ve mağfiret edilmesini isteyen insan, kendisini günaha sürükleyen böyle bir çevreyi terk etmelidir.
Tevbe için bir diğer önemli adım da; tövbeye muvaffak olmuş ve amel-i salihte yoğunlaşmış bir “topluluk” içerisine dâhil olmak; bu toplulukla beraber ibâdet ve itaatte bulunmak ve bu “cemaati” terk etmemek; eski çevreye de aslâ dönmemektir.
Bizim, dünyanın kirinden, günahından, ufûnetinden, haramından ve mâlâyânî işlerinden kendimizi çekip alarak; Allah’ın adının anıldığı, tefekkür halinin yaşandığı, kalp ve aklımızın arındığı derslere “yönelişimiz” Allah katında makbule şâyân bulunuyor. Bu çerçevede, bizi günaha çeken çevreyi bırakıp; bizi ibâdet ve itaate yönlendiren câmia ile birlikteliğimize hız vermek hâlis tevbe için önemli bir adım teşkil etmektedir. Kötü alışkanlıklarımızı bırakma kudretini de yine, bu takva sahibi toplulukla birlikteliğimizde bulabiliriz.
Dipnotlar:
1- Nûr Sûresi: 31;
2- Hûd Sûresi: 3;
3- Tahrim Sûresi: 8;
4- Hucurat Sûresi: 11;
5- Riyâzu’s-Sâlihîn, 14;
6- Riyâzu’s-Sâlihîn, 16;
7- Riyâzu’s-Sâlihîn, 17;
8- Lem’alar, s. 91.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder