30 Ekim 2021 Cumartesi

İSTİBDAT

 İslâm dünyasının belini büken, ayaklarına pranga vuran, maddî ve manevî yükselmelerini ve ilerlemelerini engelleyen en önemli sebeplerden birisi de baskı rejimleridir. Kişi haklarını öne çıkaran bir din, kişilere baskı yapılmasını kesinlikle kabul etmez. Onların ezilmesini, fukaralığın kıskacında kıvranmalarını hiç istemez. Hâl böyle olduğu halde onların yaşadığı coğrafyada baskıcı rejimlerin boy göstermesi bir tezattır. Olmaması gereken bir durumdur. Çözüm nedir? Çözüm demokrasidir. Yüz yıl öncesinde dört mezhebden sağlıklı bir demokrasinin çıkabileceğini ifade eden Üstad Said Nursî, İslâm coğrafyası için vazgeçilmez bir örnektir. O bir taraftan doğudaki aşiretleri gezerek onlara demokrasinin erdemini anlatırken, tek partili dönemin baskıcı yöneticileri ona, olmadık eza ve cefa etmişler, bir cani gibi muâmele etmişler, sürgünden sürgüne yollamışlar, kendi ifadesi ile: ”Üç sene Rusya’da, esaretimde çektiğim zahmet ve sıkıntıyı, burada bu dostlarım bana üç ayda çektirdiler. Halbuki, Ruslar beni Kürt gönüllü kumandanı sûretinde, Kazakları ve esirleri kesen gaddar adam nazarıyla bana baktıkları halde, beni dersten men etmediler. Arkadaşım olan doksan esir zabitlerin kısm-ı ekserîsine ders veriyordum. Bir defa Rus kumandanı geldi, dinledi. Türkçe bilmediği için, siyasî ders zannetti, bir defa beni men etti; sonra yine izin verdi. Hem aynı kışlada bir odayı cami yaptık. Ben imamlık yapıyordum. Hiç müdahale etmediler, ihtilâttan men etmediler, beni muhabereden kesmediler.

“Halbuki, bu dostlarım, güya vatandaşlarım ve dindaşlarım ve onların menfaat-i imaniyelerine uğraştığım adamlar, hiçbir sebep yokken, siyasetten ve dünyadan alâkamı kestiğimi bilirlerken, üç sene değil, belki beni altı sene sıkıntılı bir esaret altına aldılar, ihtilâttan men ettiler. Vesikam olduğu halde, dersten, hattâ odamda hususî dersimi de men ettiler, muhabereye sed çektiler.” Hürriyetten dem vuranların nasıl müstebit olduklarını gösteren önemli bir aynadır Üstad Said Nursî. Ona otuz sene sürgün ve tecrid hayatı yaşatanlar bunu nasıl açıklayacaklardır? Adı demokrasi olup en katı baskıları uygulamak, demokrasinin hangi kuralıdır?

Terakkinin ve yükselmenin zembereği hürriyetçi sistemlerdir. Baskı rejimleri zihin tarlasını çoraklaştırır. Ondan bol verim almak mümkün olmaz. Allah kullarına bu noktada baskı yapmazken, kullar kendi emsâllerine nasıl baskı uygular? Hangi hakla bunu yapar?

Dünyada en kıymetli şey hayattır. Hayat şartları içinde ise en kıymetlisi hürriyettir. Zillet içinde yaşanan bir hayat Cehennemdir. Başı dik, alnı açık bir hayat, büyük sıkıntılar içinde de olsa iftihar edilecek bir durumdur. Sıkıntıları aşmanın yolu da hürriyetten geçmektedir. Hür düşünemeyen insanlar çözüm üretemezler. İnsanlar hürriyetsiz yaşayamaz. Hürriyetine göz dikenler, onu elinden alanlar, çok geçmeden ekmeğini de elinden alacaktır. Ondan kimsenin şüphesi olmasın. Onun için hürriyetin bedeli ancak hürriyettir. Ekmeğin kazanılması hürriyet sayesinde olmaktadır. Hürriyeti olmayanın ekmeği de olmaz. Baskıcı sistemlerin en bariz özelliklerinden biri insanları hürriyet ile ekmek arasında bir tercihe zorlamak, ekmeği tercih edenlerin ellerinden önce hürriyetini alıp sonra da ekmeğini almaktır. Uygulama hep böyle olmuştur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder