YİRMİNCİ DEVA:
Ey derdine derman arayan hasta!
Hastalık iki kısımdır.
Bir kısmı hakikî, bir kısmı vehmîdir.
Hakikî kısmı ise Şâfî-i Hakîm-i Zülcelal, küre-i arz olan eczahane-i kübrasında, her derde bir deva istif etmiş.
O devalar ise, dertleri isterler.
Her derde bir derman halketmiştir.
Tedavi için ilâçları almak, istimal etmek meşrudur.
Fakat tesiri ve şifayı, Cenab-ı Hak'tan bilmek gerektir.
Dermanı o verdiği gibi, şifayı da o veriyor.
Hâzık mütedeyyin hekimlerin tavsiyelerini tutmak, ehemmiyetli bir ilâçtır.
Çünki ekser hastalıklar sû'-i istimalâttan, perhizsizlikten ve israftan ve hatiattan ve sefahetten ve dikkatsizlikten geliyor.
Mütedeyyin hekim, elbette meşru bir dairede nasihat eder ve vesayada bulunur.
Sû'-i istimalâttan, israfattan men'eder, teselli verir.
Hasta o vesaya ve o teselliye itimad edip hastalığı hafifleşir, sıkıntı yerinde bir ferahlık verir.
Amma vehmî hastalık kısmı ise; onun en müessir ilâcı, ehemmiyet vermemektir.
Ehemmiyet verdikçe o büyür, şişer.
Ehemmiyet vermezse küçülür, dağılır.
Nasılki arılara iliştikçe, insanın başına üşüşürler, aldırmazsan dağılır.
Hem karanlıkta gözüne sallanan bir ipten gelen bir hayale ehemmiyet verdikçe büyür.
Hattâ bazan onu divane gibi kaçırır; ehemmiyet vermezse, âdi bir ipin yılan olmadığını görür, başındaki telaşına güler.
Bu vehmî hastalık çok devam etse, hakikata inkılab eder.
Vehham ve asabî insanlarda fena bir hastalıktır.
Habbeyi kubbe yapar; kuvve-i maneviyesi kırılır.
Hususan merhametsiz yarım hekimlere veyahud insafsız doktorlara rastgelse, evhamını daha ziyade tahrik eder.
Zengin ise malı gider; yoksa ya aklı gider veya sıhhatı gider.
Lemalar - 217
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder