Alim”lerin “hâl ilmi”nden ayrılıp “kal ilmi”ne yapışmış olması çok acı. Aslında problemlerin sadece konuşmalar ile halledilmeyeceğini tecrübe ortaya koymuş ve “Lafla peynir gemisi yürümez” denmiştir. Buna rağmen bazı “alim”lerimiz sadece konuşmayı tercih ediyor. Elbette konunuşulacak, ama konuşmalar, sözler ve beyanlar “hayat tarzı” ile, “fiillerle” desteklenmedikçe bir netice alınabilir mi?
Meşhur hadisedir: Çocuğun birisi, bal hastası imiş. Ana-baba, çocuklarının bu alışkanlığını önleyebilmek için her çareye başvurmuş, ama nafile. İmam-ı Âzam Ebu Hanife Hazretlerine gitmişler. İmam-ı Âzam; çocuğu almış karşısına, dönmüş ana-babasına. “40 gün sonra gelin” demiş. 40 gün geçtikten sonra İmam-ı Âzam Hazretleri’nin huzuruna tekrar gitmişler. İmam-ı Âzam, çocuğa bakmış ve “Bundan sonra bal yeme evlâdım!” demiş. Anne-baba bakmış ki bal hastası çocuk, artık bal sürmüyor ağzına. Tekrar gitmişler İmam-ı Âzam’ın huzuruna. “Nedir bunun hikmeti?” diye sormuşlar. İmam, “40 gün önce, ben de bal yiyordum. Önce kendi nefsimde denedim bal yememeyi. Kendim başarınca; sözüm de tesir etti evlâdınıza!” demiş.
Bu hassasiyetin yüzde birini günümüz âlimleri, siyasetçileri, gazetecileri, öğretmenleri yapsa işler daha kolay düzelmez mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder